30 Ağustos 2016 Salı

Gönül göçüyor zamanın geçtiği bütün diyarlarda.Bir ızdırap misali yerini hüzünden bir sis kaplıyor.Ne çok yenilgiye kapılıp gidiyor yüreğimiz.En ufak bir hamlede yerini dertlerden bir derya alıyor.Bizi biz yapan bütün duygulardan sıyrılıyor güneşin ilk ışıklarıyla yeni bir güne daha coşkulu çıkıyor zamanda kaybettiklerimiz geri gelmiyor  yerine daha yenileriyle karşılaşıyoruz ekleme yapıyoruz sonraki sürece bırakıyoruz yaşanılası her durumu .Bir çilede yaşayıp giden her ruh özgürlüğü zaman içinde kedisiyle bir yıldızlı gecede buluşması için geceye anılarını döker.Ruhunuzu özgür bırakın arada sırada onun hislerine kulak verin yanlış bir yolda yürüse bile her yanlışın bir doğrusu vardır.Ruhun limanları oluyor arada gitmesine izin vermek lazım gitsinler ki nefes alacak koylara demirlen-sinler güneşe şiirler yazsınlar Orhan Veli ,Atilla İlhan ,Nazıma eş değer cümleler sıralansın cümle alemin diline dolanacak şiirler yazılsın güneşe karşı.Bir türküde şahlansın yürek hiç bir koya sığamasın bütün limanların gezgincileri gibi sıradanlaşan hayata ahenkli bir ritm katsın .Ruhumu bu karanlık gecede saldım bir bilinmez limana hangi koy beni bende bulur bu geceyi bana armağan ile sunar bir şiir tadında .Ben ner-de bir denize sarılıp hayata saplanıp kalacam hangi liman bana hayatı tattıracak hangi liman bana şehir gibi kalabalıkların keyfini çıkaracak .Virane olan bir gemiye fora desem bir bilinmez denize ruhumu ner-de bir vazgeçiş sırtlayıp karanlık bir gecenin sabahında farklı bir limana demir atmak için beni uykunun en can alıcı yerinde uyandırıp zamanın bilindik alametine bindirecek ruhumu ner-de bırakıp kaçamak adımlar atıp usulca demirlenen bu limanın gizemli sularında yüzmeye adımlar atacam. Kendimi bir balık sofrasının tam orta yerinde ruhumu dar ağacına asmadan önceki zaman dilimini bulup geriye doğru sarsam zamanı bir kadeh şarapta mey-leyip  aşkı ruha teslim etsem kor bir ateşte yanmasını usulce izlesem.Ruhta bir cenk savaşı başlar duygular şehrinde ne galip belidir ne de yenilen bu savaş göstermelik bir oyun seyrinin ilk perdesi gibi perde oyun için açılır .Roller dağıtılır en iyinin kazanacağı bir oyun sergilenmez ruhta savaş yaratan kazanır .Bu oyunun perde arkasında ki ruhtaki yaratacak etkinin ne kadar olacağı .Oyunu seyrine gelen kendilerini bu oyunun baş rol oyuncusu zanneder.Herkes kendi hayat hikayesinin başrol oyuncusu sonuçta .Oyun seyircinin izlemine sunulur son hamlede ruhun can çekişmesini hafif esen bir rüzgarın sesine karışıp kaybolup giden zamanın içindeki dağılışına bırakır kendini ruh.Ruhun can çekişmesi bir kasırganın şiddetinden daha büyük olur bazıları için .Bazıları kayıplar yaşarken bazıları için yeniden doğuşun ilk günüdür .Yeni güne merhabalar ve ruhun ilk tanıma evresi başlar .Ruhunuzu tanımlamaya başlayın ki atılacak adımlar sapasağlam olsun yarınlar için .Ben bu ruhu hangi limana demirleyip hangi şehrinin kalabalığına karışıp gideyim .Bu ruh kendini nerde özgürlüğün tatlı sularına bırakır.Korkmadan bir balıklama dalış yaparım bilinmeze doğru nerde ruhumu özgür bırakırım .Ruh insanların en can alıcı noktalarıdır. Önce ruhlar birbirini doyurmalı ,sonra bedenler sevişmeli ...

23 Ağustos 2016 Salı

Ben nerde  esirin oldum hayat  hangi dolmuşta kafa atın bana  kendimi bir kamyonun altında buldum .Nasıl bir oyun oynadın  hiç anlamadım kendimi çok cingöz zannederdim ama değilmişim onu gördüm sayende ama çok kötü gösterdin bana  seni bu konuda af edeceğimi hiç düşünmüyorum.Bak bu oda  yalnızlık kokuyor ,acıyı duvarlarda bile hissede bilirsin penceresiz bir zindanda farkı yok .Kendimi Kaf dağının prensesi zannediyorum ölümden önceki hayal perdesinden kaynaklanıyor sanırım olmayacak bir şeyin hayali bile güzel ama rüyanın bile gerçeklik payı olmalı değil mi ?
.Bu şehre ne zaman geldim kiminle niçin geldiğimi hatırlamıyorum bile. Bu odayı hangi ara tuttum nasıl bu hale getirdim her şey nasıl yerli yerinde sanki hiç dokunulmamış bir izlenim yaratıyor bana bakarsan bir altı senelik bir yaşam saklı ama bu eşyalarla sanki bir hayalet yaşamış burda  .Biraz derli toplu olabilirim ama bu kadar değil en azında bir iki kitabın masaların üzerinde dolaşması gerekirdi .Ben de bunama belirtilerini görülüyor ne bakarsan yaş olarak daha 35 e yeni el saladım ama .Bu ilet hastalık beni pençesine aldığından beri hiç bir şeyi doğru dürüst hatırlamıyorum ki bu kitapları ben mi okudum onlar mı beni okudu onu bile hatırlamıyorum .Ben bu tozlanmış kitaplarda umutlarımı ,beklentilerimi ,bekleyişlerimi sakladım niye bunları hatırlıyorum ki bunlarda beni terk etsin çünkü acıdan başka bir tat vermiyorlar bana .Unutuyorum ara sıra çok iyi oluyor aslında kimseyi hatırlamak istemiyorum ölüme hatırlayamadıklarım-la gitmek istiyorum .Beni unuttular bu işe yaramaz oda da bak soranım bile yok belki geldiler hatırlamıyor  olabilirim diyorum ya  unutuyorum arada bu hastalık bana en iyi yaptığı şey hiç bir şeyi  hatırlamamak bu güzel bir armağan olarak görüyorum hatıralar insanları yaşatmaz kim yaşatır diyorsa yalan söylüyor .Hatıralar geçmişin bekçisi olarak kalsın ben istemiyorum .Bazen düşünüyorum ben kötü biri miyim ki bunlar geldi başıma işte düşüyorum diyorum arada oluyor ama her zaman değil sonra kötü biri olmadığım kanaatine varıyorum hiç olmamıştım ki nasıl bir şey nasıl bir duygu bilmiyorum tatmış olsaydım hatırlardım bazı duygular siz hatırlamasanız bile aklınıza çakılır kalır .İyilikte maraz doğar der atalarımız bak doğru derler onu çok iyi kanıtıyım .Neyse derin mevzular bunlar girmemek en iyisi olacak ölüme giderken çok konuştum ben sanki susmuyor bu dilim  .Hayat böyle bir şey işte gider ayak sustuklarımız illa ki çıkacak yerlerinde ulaşması gereken yola doğru adım adım ilerleyip duraklarında duracaklar .Kısas yapayım gider ayak dedim de olmuyor ya bana göre değil onlar beni unutmuş olabilirler ama ben hatırladıklarımı unutmadım belki diğerlerini de unutmamışımdır burda yazmayayım o da eksik bir cümle olarak kalsın .
Ölsem bu şehirde beni mezara götürecek kimse yok bedenim bu oda küflenip ,çürüyüp gidecek .Ben böyle bir ölüm hayal etmemiştim ki bu oda da tek başıma karanlığın dibi yerinde ölüme gitmek nasıl hayal olur ki güneş bile görmüyor bu oda .Ben giderken güneşe selam vermek isterdim bak gidiyorum bir daha ne doğuşuna ne de batışına şahitlik etmeyecek bu gözler .Gün ortasını bekleyip bir kahve yudumlarken eskilere dalmıyacam... Güneş benim için doğdu onu hissediyorum onun için en güzel elbiselerimi giyeyim en güzel halimle ölüme gideyim dedim .Elbiselerin içinde parlayan bir ruha şahit ol ölüme susamış bir yüreğin parlaklığın anlamını bilemez herkes .Herkes yeni güne daha uzun bir hayat temennisi sunarken ben sana ölüme selam söyle diyordum bekleyen bir yolcusu var burda bekletmesin fazla ne acayip değil mi ölüme bile bile gitmek .
Yaşadım be güneş hayatı, tadı bir yerde tuzu fazla geldi bir yerde çok acı idi tatlı bile yumuşatamadı anlayacağın tadından bir bok anlamadım benim damak tadıma da  uymuyor kanaatine vardım .Ben alıcısı olmayayım hayat senin alan alsın üstüne ben para vermeye razıyım gideceğim yerde paranın  işlevi olmayacak sanırım .Gidiyorum kitaplarım en çok sizde kendimi buldum en çok size dert yandım çünkü dert anlatacak kimse yoktu ortalıkta ....Gökyüzü ,deniz,tabiat ana elveda başka bir ruhta görüşmek üzere ...Hoş çakal ey sevgili kıymet bilmeyen yabancı ,yürek yaram,hasret yanım en çok seni özlemeyeceğimi biliyor musun .Ölüme giden bu bedenin ruhu yaralı sayende belki de bir ruhu da kalmamış olabilir .Yalnızlığa armağan vermiştir diyet diye hayatımın kefaleti olarak ta almış olabilir .Bir isteğim var ey yabancı baş ucuma pili bitmeyen bir radyo yerleştir en güzel frekansa ayarla türküler söylesin sen de git....Yolun açık olsun ondan sonra yabancı .....