1 Aralık 2016 Perşembe


Saçların saçlarıma karışmalı sabahın ilk ışıklarıyla,
Aynı güne merhaba demeliyiz seninle mesela .
İlk çayı yudumlanırken teypten bir Ruhi Su söylemeli 
Ona eşlik etmeliyiz birlikte
Zeytin üzerine kavga etmeliyiz ,yumurtaları bölüşüp yemeliyiz mesela 
Kahvaltıyı ağır bir çekimden alıp günü planlamalıyız 
Rota kuzey dağları olmalı 
Bir çanta bir kaç kitap yeterli bize giyinip yola çıkmalıyız herkesi geride bırakarak
Birbirimize geçmiş gibi el elle yürümeliyiz yolları 
Soluksuz kaldığımızda nefes olmalıyız birbirimize 
Kuzeye doğru ilk durağa uğrayıp nefes almalıyız bir kitap ile 
Bazen sıcak bir çay ya da kahve gelmeli yanımıza 
Yanına da sen bana şiir okumalısın melasa bende sen de susmalıyım 
Geceyi peri bacalarında bir şarap ile girmeliyiz melasa
Gecede yıldızları anlatmalısın bana 
Yaşar Kemal den bir kesitte katmalısın zaman zaman 
Ben sana eklemeliyim yeni güne uyanırken 
Hazırlanmalı tekrar daha kuzey için erkenden 
Kavga etmeliyiz yerli yersiz mesela kavgalar uzamamalı ama 
Gönlümü almak için uğraşmalısın ben nazlanırken bir türkü mırıldayıp erken bitirmelisin küskünlüğü
Bana köyleri anlatmalısın uzayıp giden yolların içinden 
İlk duyar gibi şaşırt malısın mesela ,Kızıl ırmak ile başlayan bir hikaye diye başlayıp ,
İlkay Akkaya dan bir parça söylemelisin 
Ben sinirlenmiş gibi yapıp ,önden hızlı adımlarla yürümeliyim
Sen coşkulu bir ses ile yorum !!!!
"Gün doğdu hep uyandık 
Siperlere dayandık ,
Bağımsızlık uğruna " devamı bir ıslık ile söylemelisin 
Beni yerime mıhlayacak şekilde sesin gür çıkmalı ,ben dayanamayıp sana gelmeliyim koşarak
Kolunu boynuma dolayarak beni kendime getirmelisin 
Eşlik etmeliyim sana ,yankılanmalı sessizim dağlarda eşlik etmeli ağaçlar,kuşlar bütün canlılar 
Sen bana geçerken ben sende kaybolurken gece olmalı Karadeniz ormanlarında
Bir gün biterken yeni günün peşine düşmeliyiz yeşillikler içinde
Anı ölümsüzleştirecek bir resim çektir-meliyiz ciddiyete takınarak
Mesela diyorum ya seninle günde kaybolup geceyi yaşamayalım  farklı istikametlerde 
Sen nerde ben orda olayım işte 
Yeni bir gün ,yeni bir sen ,yeni bir ben olarak 
Kuzey dağlarında biz olmalıyız mesela

2 Kasım 2016 Çarşamba

Adın gelir aklıma zamansız 
Sol yanımda bir isyan başlar,
Munzur akışı gibi. 
Adın geliyor ansızın aklıma 
Sesim titrer,dilim lal olur 
Gözlerim hayalin peşinde 
Çıkmaz sokaklarda dolanır zamansız
Adın geliyor aklıma gecenin bilinmez saatinde 
Bir türkü isyana çıkmış gibi sesim susmuyor
Adın gelir akılma zamansız bir zamanda
Güneş hiç doğmayacak gibi batıyor bende
Adın geliyor aklıma sabahın ilk ışıklarında
Soluksuz kalıyor nefesim 
Ben gidişine takılı kalan bir cümle gibiyim 
Ne nokta oldum sende 
Ne de üç nokta oldun bende 
Adın gelir aklıma hiç gülümsemedi yüzüm
Bir hüzünde kalırsın bende .
Adın gelir aklıma beli belirsin anlarda
İçim üşür, hüzünlere dalar gözlerim
Adın gelir aklıma bir türküde 
Sokaklara çıkmazlara çıkar her an
Adın gelir aklıma sol yanım başlar
Sende başladı ilk cümlem 
Senle sonlandı son nefesim diye
Adın gelir aklıma gecenin en koytu saatlerinde
Uykum bölünür sende takılı kalırım sabaha kadar
Adın geliyor aklıma gözlerim doluyor 
Bitmeyen cümlelerim oluyor
Başlamadığım cümlelerim gibi 
Adın geliyor aklıma içim üşüyor 
Sonbahar ortası gibi
Adın geliyor aklıma ben yok oluyorum 
Zamanın içinde...


21 Ekim 2016 Cuma

Zamanın birinde bir soruya cevap arayan bir kabile yaşarmış .Bu kabile her sorun mutlaka verilmiş bir çözümü olduğuna inanırlarmış soru cevaplardan oluşur cevaplar da sorunların bitiş noktasında yeniden farklı bir soruda meydana gelirmiş derler .Bu kainat bizim bulmamız için yaratılmış yeter ki bulmak içimizden gelsin .O kadar inançlı bir yapıları varmış ki hiç bir umutsuzluğu kapılarından içeri almazlarmış .Umut onların her şeyin üstesinde gelmelerine yetiyormuş.Asırlar böyle geçiyormuş o bilinmeyen kabilede.Zaman eskisi gibi olmadığı gibi insanlarda değişen zamanın içinde kaybolup gidiyorlarmış .Düşünceler değişiyor insan zihni farklılaşıyor ama her şeye rağmen bazı konularda değişmemek için ısrar ediyorlarmış.Aslında ısrar ettikleri konular yabana atacakları konular değilmiş atalarında öyle görmüşler ve onlarda bu geleneklere sahip çıkmak için elinde geleni yapmak istiyorlarmış.İnsanın var olma sebepleri hayatlarındaki her türlü olayın anlamını bulmak için sürekli bir konuşma içinde olmaları gerekirmiş.Ataları bir gün belirler herkesin içinde biriken sorulara cevap aramak için düşünürlermiş.Geleneklerinde biri buymuş hep birlikte konuşmak her şeye rağmen.Birlik olacaklarına söz vermişler hep birlikte küçük, büyük demeden herkesin bir söz hakkı varmış kimse kimseden üstün değil ki başkasının hakkında söz hakkı olsun gibi kurallar koyarlarmış.Saygı ilk evresıymış herkes belli bir olgunluk mertebesine eriştiğinde bir sınavdan geçermiş kabilenin ileri gelenlerin oluşturduğu kurulda ne sorduklarını hiç kimse bilmiyorlarmış .Çünkü o kapıdan içeri girdiklerinde söz verip öyle girerlermiş asla kimseye hiç bir şey demiyeceklermiş en yakınlarına bile .Tabi ki bu sınavdan kalanlar olurmuş ama kimse o kalan hakkında en ufak bir olumsuzluktan söz etmezmiş gidip yanlarında artık diğer sene olacak sınavdan geçersin diye telkinlerde bulunurlarmış ya hep beraber birlikte düşeriz ya da birlikte ayakta sağlam dururuz demişler aralarındaki bağ çok farklıymış çözmek imkansız gibi bir şeymiş.Zaman işte onları da umutsuzluğa düşür muş her şeye hazırlıklı olduklarını düşünmüşler birlikte günlerce ,aylarca çözüm üretmeye çalışmışlar ama nafile çözüm bulacaklarına daha çok umutsuzluğun pençesine düşmüşler birbirlerin kırmayan bu kabile üyeleri birbirlerini kırmaya başlamışlar .Çok az insan birbiriyle konuşuyormuş hepsi bir sebepten dolayı birbiriyle küsmüşler .Dargınlıklar büyümüş bir cinayet bile işlenmiş kabile üyeleri bizden biri birimiz tarafında öldürüldü biz ne yapıyoruz böyle ne zaman oturup konuştuk asırlar geçiyor bizde o asırları sadece izliyoruz yaptığımız kayda değer hiç bir şey yok ortada baksana bizim örnek olacağımız çocuklar kin ile büyüdüler ve saygısız olup çıktılar .Bizler ise ilk evremiz unuttuk baksanıza ne oluyor bize bunu diyen kabilenin en genç üyelerinde biriymiş bizden sonra gelecekler var ve olanlar da ortada .Atalarımızın ilk belirlediği kapıda önce siz büyüklerimiz sonra da sizleri örnek alacak bizler kaldık bizden sonrakiler de bizleri örnek alıp daha büyük hataları yapacaklar bunlara bir dur diyelim .Dedem anlatırdı asırlar önce böyleydi kabilemiz şimdi bakıyorum da bizler mi değiştik yoksa sizin bize öğrettiklerinizi uygulamakla geçti her şeyimiz.Genç konuştukça büyükler oturmuşlar bulundukları yere neye uğradıklarını şaşırmışlar mı desem yoksa uydukları bir uykudan uyandılar kendileri bir türlü kestiremiyorlarmış .O gün herkesi bir düşünce alıp götürmüş .Gün aydınlanmak üzere herkes meydana koşmuş kimse kimseye haber vermemiş aslında ama herkes aynı şekilde meydandaymış ama birbirlerine öylece bakakalmışlar.En yaşlıları söz istemiş herkesten söz verince herkes oturmuşlar ama en yaşlı üye ayakta kalmış başlamış ataların eskiden yaptıkları şeylerden bahsetmeye başladıkça herkes gözlerini yere dikip birbirlerine bakamamışlar.Birbirlerinden utanmışlar yaptıkları her şey için .Yaşlı üye sözünü bitirdiği zaman onları o uykuda uyandıran gençe bakmışlar gençte onlara bakıyor ama hiç kimseden bir söz çıkmıyormuş .Biri bir şey desin diye herkes birbirine bakıyormuş.Genç konuşmuş en son atalarımızın yaptıklarını işittikten sonra ben artık ben değilim bizim demiş bizim için bir şey yapmamız lazım artık .Büyüklerimiz bu konuda bize ön ayak olsunlar bizde onların dediklerini yapalım .Atalarımızın bize bıraktıklarına sahip çıkalım demişler .Herkes hep birlikte evet sahip çıkmamız lazım gelir ne geliyorsa yapalım artık .Herkese bir görev verilmiş önce köylerini düzeltme işine girişmişler düzeltmeleri bir seneden fazla sürmüş çünkü zamanında herkes birbiriyle küs olduğu için duvarlar örmüşler birbirlerini görmemek için .Köye her türden yeşillik ekmişler hep beraber her şeyi birlikte çözüm arayıp birlikte bulmuşlar .Günler ayları,aylar seneleri kovalamış yeniden düzeltmeye yeniden eksi kabile geleneklerine kavuşmak için var güçleriyle savaşmışlar başarıda olmuşlar tabi ki ama bir konuda kimse bir çözüm bulamıyormuş nerde düştüler bu hale bir türlü anlamamışlar .Tekrar toplanmışlar zaten her şeyi konuşarak çözmek için birbirlerine söz vermişler haftada bir gün ataları gibi oturup konuşuyorlarmış Umutsuzluk kelimesi hayatlarına girmiş: girmiş de çıkmamış bir daha çareler aradıkça çoğalmış büyümüş artık başa çıkamıyorlarmış .Toplanmışlar ne yapalım diye yaşlılardan biri burdan çok uzak bir köy duymuştum orda bir tane derviş yaşarmış her şeye çözümü varmış bu dervişin varın gidin belki bize bir çözüm bulur demişler .Aralarında karar vermişler yedi kişi yola çıkmış her ne olursa bu yola birlikte çıktınız birlikte dönün demiş.Sizler artık kendinizden çok burda ki herkesten sorumlusunuz yok yapamayız diyorsanız vazgeçin başta.Onlarda hayır demişler bizler bu görevi yapacağız demişler yola çıkmak için hazırlıklar başlamış herkes kendi çocuğuna şunu tembihlemiş sen kendinden önce yanındakinden sorumlusun o düşüceğini sen düş onlardan biri öleceğine sen öl ,sakın ha kendini düşünme bu yolda sen yoksun onlar var .Düşün bir anne ve bir baba bunu çocuklarına söylüyor ve çocuklarını böyle uğurluyorlar başlarına ne geleceklerinden habersiz .Düşün bunu yola çıkan her anne ve baba söylüyor ama birbirlerine söylemiyorlar böyle söylediklerine .Yola çıkmışlar yedi kişi gitmişler ama sanki yol sürekli büyüyormuş önlerinde bir türlü bulamıyorlar o köyü uzun zamandan sonra bir köye varmışlar orda konaklamışlar dinlendikten sonra aramaya koyulmuşlar ama ne derviş nede derviş ile alakalı bir şey işitmişler tam köyden ayrıldıklarında biri şu köyde galiba bir derviş var demiş gençler hiç zaman kaybetmeyelim hemen gidelim demişler .Orayada gitmişler yok sonra başka bir köy daha böylece yedi köye uğradıklarını hesaplamışlar ama yok bu derviş varmış yok mu diye kendileri şühpeye düşmüşler .Tam geri dönecekleri zaman yaşlı bir adam daha yanlarına gelerek şurda bir köy var sizin derviş ordadır demiş .İçlerinde biri dönelim artık hangi köye gittiysek bizi başka bir köye götürdüler baksana yedi sene oldu ailemizden ayrı düşeli ama elimizde hiç bir şey yok nasıl yapalım böyle nasıl döneriz köye söyleyin ben dönemez ailemin yüzüne bakamam .Herkes sesizleşmiş ne kaybedeceğiz ki o köye gidelim bir bize sorduklarında elimden geleni yaptık ama bulamadık deriz en azında olmaz mı tamam demişler.Yola koyulmuşlar uzun zaman sonra köye varmışlar soracakları bir kişi aramışlar ama etrafta kimse yokmuş beklemişler karanlık çökmek üzereyken köye insanların geldiklerini görmüşler gidip konuşmuşlar .Köylüler önce misafirlerine yemek yedirmişler sonra sorularını dinlemişler biz bir derviş arıyoruz demişler bu köyde olduğunu duyduk geldik tamam var bizim derviş şu evde oturuyor sizi götürelim demişler.Kapıyı çalmışlar ses yok tekrar tekrar denemişler yedi kez denemişler tam sekizinde buyrun kapı açık demiş içeri girin gençler şaşırmışlar.Derviş içerde oturmuş onları sanki bekliyormuş gibi buyurun sizi bekliyordum demiş birbirlerine baka kalmışlar.Gençler soru sormak için sıra beklemişler ama derviş konuştukça konuşuyormuş gece geç olunca artık sabah söylersiniz demiş buyrun yatın yarın sabah konuşuruz demiş gidip yatmışlar .Bu ne acayıp derviş böyle diye kendi aralarında konuşmuşlar ama çok tanıdık sanki daha önce gördük demişler ama nerde gördüklerini bir türlü bulamıyorlar .Uyandıklarında derviş onlara kahvaltı başında bekliyormuş .Ellerini yüzlerini yıkadıklarında sonra gelip kahvaltıya oturmuşlar .Kahvaltıdan sonra konuşuruz daha soru sormadan .Biz umutsuzluğun çaresini arıyoruz bunun cevabını da sizin bize söyleceğinizi söylediler ne zaman yola çıktıklarını ne zamandan beri yolda olduklarını her şeyi anlattılar .Derviş onlara bakıyor onlarda derviş ama derviş hiç bir şey demiyormuş .Tamam sorunuzun cevabını biliyorum siz karşılığında ne vereceksiniz bana peki demiş şaşırmışlar önce ama dervişteki kararlığı görünce tama ne isterseniz vermeye de yapmaya da hazır demiş ne istersem mi evet demişler yedi defa sormuş her defasında evet almış tamam demiş .Eline bir taş almış bu taşı görüyor musunuz evet demişler sizin cevabınız bu taş işte bir taş mı evet niye bu kadar küçümsüyorsunuz taşı ki küçümsemek değil taş nasıl çözüm olur onu anlamadık sadece .Oturmuş derviş masana taşa bakmış incelemiş incelemiş gençlerde ona bakıyorlarmış bir gün öyle geçmiş diğer günde sonraki günde gençler artık son gün de yani yedince günde dayanamamış sormuşlar sen bizi oyalıyorsun zamanımızdan aldınız bize bir çözüm vermeyeceksen neden bizi allı koydun bir hafta .Derviş varın gidin yatın yarın konuşuruz mecburen gençler kalkıp gidip yatmışlar .Sabah erkenden kalkan derviş taşa şekil vermeye başlamış onlarda kalkıp izlemişler bir saat sonra taşa oluşan şekle hayranlıkla bakakalmışlar nasıl olur bu bir mucize olsa gerek diye aralarında konuşmuşlar bir saat için de nasıl bu şekle dönüştü inanamıyorlardı taş bittikten sonra alın sizin cevabınız bu taşta saklı .Nasıl yani bir taş mı umutsuzluğu yok edecek evet demiş derviş bir taş diye bakarsın taş görürsün zaten bakış açılarınızı değiştirmeniz gerekmez mi hiç bu yolda bir şey anlamadınız aslında aradığını ilk köyde buldunuz ama bu kadar basit bir cevap olmaz dediniz daha çok yol yürüdünüz.Sonunda buraya kadar geldiniz yani biz yedi yıl boyunca aslında ilk yerde bulduğumuz cevabı mı arıyorduk evet demiş derviş bakmak önemli ama göremiyorsan kimseyi suçlayamazsın bundan kimseyi sorumlu tutmaya hakkın yok tek başına üstlenmen lazım.Her yolun iki yürüşü var bazen görmek istemeyiz ama iki defa o yolu yürüme gereği duyarız bazen taşlara denk gelir çarpa çarpa öğreniriz o yolu bazen düz bir yoldur ama hiç bitmez bitmesini istesek bile .Bu yolda çok şey öğrendiniz kendi doğrularınız yerine yanınızdakilerin doğrularına saygı duymayı öğrendiniz .Her şey bizim elimizde gideceğimiz yolu biz seçer yürüyüşünü de biz belirleriz .Umutsuzluk korkularımızdan beslenir büyüdükçe bizi pençesine alır bizde onun içinde kaybolup gideriz .Farkında olmadan bu yolda büyüdünüz ama hep birlikte ben değil biz olmanın önemini daha çok iyi anladınız .Varın gidin şimdi yolunuza aileniz sizleri bekler .Siz bizden alacaklı değil misiniz peki hayır der derviş siz bana yedi günü verdiniz sabırla emekle sizden nasıl alacaklı olayım ki ben ...Konuşmak aslında her çözüm anahtarı da biz konuşmayı bir türlü bilmiyoruz işte ...

1 Ekim 2016 Cumartesi

     Sen ile bir cümlenin sonun da karşılaşıp bir vurgunda yaşamayı seçtik .İki ayrı  bir tam olmak için karşılaştığımızı yerde kendi içimizde kaybolup sonsuzluğa daldık. Gemi mi kaçtı yoksa geminin kaçmasına izin mi verdik hatırlatmıyorum. Hatırladığım  bir iskelede oturup kırk yıllık  sevgili gibi bir birimizde kaybolup gitmemiz oldu . İnsan sadece güzel anıları  biriktirmek istiyor geleceğe .Başlangıç olan Mayısın 15 ni saatin ikiye çeyrek kala kısmını unutamıyorum orda kaldım sanki bir ilerleme kaydetmedi bende günler sonraki süreç nasıl gelişti bu hale ne zaman geldik hatırlamıyorum.Sende kaybolup gitmiş kısa bir süremi yoksa temelli bir plan mı kurdum sende bilmiyorum.Yarim  seninle hiç Karadenize  denkleştiremedik bir türlü bilmiyorduk ki zaman bizden alacaklı olacak .Bugün değişik bir şey yapmak istiyorum hem ortadan hem de sondan ekleme yaparım  sıkılma diye .Her hafta bıkmadan dinliyorsun beni çünkü .Geçen beş yol oldu dediler o kadar oldu mu inan ki bilmiyorum beş koca sene ve sen yoksun ben nasıl yaşıyorum hala onu bile bilmiyorum .O kadar rahat bir şekilde söylüyorlar ki bende deprem etkisinden fazla bir etkili oluyor her seferinde farkında değiller hiç.Gene başa dönelim kaybolduğumuz  o güne ilk görüşte aşka evet biz ilk görüşte birbirimizde kaybolup gittik .Gidiş o gidiş oldu zaten .Şiir sevmeyen sen öyle söylemiştin o gün bana şiir yazmıştın şiir yazmak için aşka gelmek lazımmış dedin.Ben daha önce hiç kaybolmadım ki şiirle tanışma fırsatım olsun .Bende kaybolmuştum benim sende kayboldumuğum gibi  .Bir dakika canim senin çiçeklere su verelim biraz yabani otları çekelim zarar vermesinler çiçeklerine değil mi .Nerde kaldık en son sen bana şiir yazıyordun değil mi  benim sana yazdıklarımı  gecen hafta anlatmıştım bu hafta yalnızca senin yaptıkların olacak .Arada benim yaptıklarımı da  anlatırım  .Geçen bana sordular tekrar yeter bırak yeni bir hayat kur kendine başka da seversin birine bir şans ver zırvalıkları sıraladılar  eşin değildi zaten nişanlın olabilir hayat bu insanin başına her şey gelebilirmiş ölüm baki .Şunu hiç anlamak istemiyorlar ki birinde kaybol-duysan başkasında olmaz ki insan .Sen ruhum olmuşken nasıl bir başkana yar olayım ben sende dile gelmişken nasıl bir başkişisinin cümlesinde satir olayım .Anlamak istemiyorlar ben başkasına sevda olmam ki sende gitmişken  .Belki şuan ayrıyız  ama bende gelecem yanına  kısa bir sonra.Ben seni unutmak için sevmedim ki İşte böyle canim kusura bakma canını sıktım biraz .O gün zaman bizde kaybolmuştu sanki telefonlarımız bizi zamandan alıp  şimdiki zamanda kendimize getirdi pek getirmemişti  o an  öyle oldu sadece. Arayanlar annelerimiz oldu benim heyecanı hatırlıyor musun  anne ben aşık oldum nasil söylemiştim ya öyle birden bire sende benim gibi yapıp telefonları kapatmıştık  birbirimize  söyleyemediğimizi annelerimize söylemiştik bendeki heyecanı hiç durmadı elim ayağımın birbirine dolanması konuşamam bir tarafa da kalbimin sesinin yan bankta oturanlar bile işittiler .O gün birleşen eller hiç kopmadı. Taki o uğursuz gün olana kadar.İnsanlar hep bencil bıraktığın gibi onlar hiç değişmiyor zaman değişiyor ama insanlarda değişme adına hiç  bir şey yok.Ben seni çok özledim seninle sebepsiz sebepli tartışmaları  ben seninle hayati özledim .Ben seninle bir çay da hayat kurtarışlarımızı, hayallere damlalarımızı  ,saatlerce konuşmadan yürüyüşlerimizi özledim ben seninle dalmayı özledim biliyor-musun .Çay içmeyi bıraktım seninle başlamıştık ben çayı sevmezdim.Sen çay olmasa can olmaz muhabbetin tuzu yarim kalır diye bana çayı  sevdirmiş tin ondan sonra senden daha fazla çay içen biri olmuştum bize şahitlik yapıyordu cay her seferinde .Bıraktım senden sonra içmeyi günde bir bardak kafi diyorum o da anılar için içiyorum zaten.Senden sonra çok şeyden vazgeçtim zaten ben seninle başlamıştım  zaten sen olmayınca anlamsızlaşıveriyor her şey .Bir şey anlatayım uzun bir zamandır gitmediğimiz mekan gitmek istedim gittiğim de  yerimizde yeni bir çift vardi o kadar felaket tartışıyorlardı ki  etraftaki insanların rahatsız olmalarına aldırmadan birbirlerini kırıp ezip geçiyorladı. Evlilermış birde ne çok ön yargı biriktiriyorlar anlamıyorum birbirinin hayatında kısıtlama getiriyorlar sanki birbirlerini yok sayıyorlar bunun adına da evlilik deyip geçiyorlar o kadar rahatsız edici sözler sarf ettiler birbirine ki sevmenin anlamını  bilmedikleri çok belliydi maksat evlenmek için evlilik yapan bir çift daha .İnsanlar neden sevmeyi bilmez anlamıyorum ki sevmenin kısıtlama,karşıyı yok sayma,bir mecburiyete saklı durumları, bir de anlamsız bir ön yargı klişesi sanıp duruyorlar.Cam Cazim bunlar sevmenin ne olduğunu bilmiyor onu gördüm zamane insanları sevgiyi yatak ile mutfak arasına döşemiş üzerine basıp yaşıyorlar işte ne kadar anlamsız bir hayatin içinde kendilerini tuttuklarının farkında değiller .Birbirlerini taklit edip duruyorlar sevmeyi bile taklitle yapıyorlar anlayacağın. Burda olsaydın şunu derdin - sevmek temeli sağlam bir inşat üzerine gökdelen dikip sonrada o gökdeleni üsten dinamitle patlatmak gibi derdin .sevmek bir devrim gibi olmalı sağlam bir iradenin kayıp vermemesi gibi. İşte böyle Can Cazim  hayat bir önceki günden alacaklı olup geçen güne de veresiye verip geçiyor. Unutmadan canim yapmak istediklerinin  bir kısmını yaptı m az kaldı senin hayallerini tamamlama onlardan bahsedeyim unutum.sanma onları hep en sona saklıyorum biliyorsun.Sokak çocukları için aldığımız eve yerleştirdim gecen hafta o zaman anlatacaktım daha bitmediği için anlatmak istemedim yarim şeyleri sevmiyorum biliyorsun Biz seninle yarım kaldık onun için yarım hiç bir şeyi sevmedim senden sonra  .Kaldığım yerden devam edeyim anlatmaya üç odaya da ranzaları yerleştirdik her oda da on iki kişi kalacak şekilde ayarladık çocuklar biz iki kisi bir yatağı paylaşırız diyorlar dışarıda kalan diğer arkadaşlarımız da  gelsin diyorlar .Anlatamıyorum o yüreklere sizi bile zor kabul ettiklerini en ufak bir hatada bizi mahkemeye vereceklerini bizi       kendi mülkümüzden edeceklerini söyleyemiyorum nasil söyleyeyim o kadar ışıl ışıl bakıyorlar ki o gözlere hüznünün  yerleşmesine katlanamıyorum bile bir odayı kızlara tahsis ettik başlarında Hatice Teyze var bunlar benim kuzularım diyor ben var iken kimse dokunamaz diyor en buyuk destekçim zaten Hatice Teyze  o kadar çok yardim etti ki en umutsuz olduğum an bir Hızır gibi el uzattı bana o çocuklar onun sayesinde hayati daha güzel yaşayacaklar .Okula gidecekleri okula yazdırdık ilk hafta öğretmen çağırdı ben bir korku ile.gittiğimi söyleyeyim ama öyle bir karşılaşdıki  öğretmen beni çok şaşırdım şaşkınlığımı belirtmiş olayım ki öğretmenin yüzünde koca bir gülümseme oldu bu çocuklar çok  zekiler o kadar duyarlılar ki  öğretmenlik hayatımda hiç karşılaşmadım dedi on yıldır öğretmenmiş bu arada. onların hikayesini anlatınca ve yaptıklarımızı anlatınca buradaki bütün masraflar bana ait dedi çok sevinirim dedim  bir Hızır daha bulduk bu yolda Can Cazım anlayacağın .Diğer öğretmenlerde destek vereceklermiş öyle söyledi .Gönül rahatlat-malasıyla  eve dondum Hatice Teyze  kapıda beni bekliyor ona olanları anlatınca ekmeğini hak eden bir öğretmenmiş dedi .Diğer sıkıntılarda yavaş yavaş çözülür  diyor Hatice Teyze  ama ben zamana güvenmiyorum biliyorsun her şeyi bir an önce halletmem lazım daha yapacak çok şey var. Benim hayallerim de var gerçekleşmeyi bekleyenlerzamanın acımasızlığına.teslim etmek istemiyorum.Evi her şeyiyle tamamlamak istiyorum o zaman rahat olurum iste bir iki kurum elektrik ve su faturalar ödemek istediklerini belirtiler bu hafta onlar bir görüşme yapmacam işte inşallah olumlu sonuçlarla dönerim.Yapacak daha çok şey var bu arada içinde iki büyük abileri var onlar da okumak istiyor biz hayatin içinde kaybolmak istemiyoruz diyorlar biz sokakları gördük başka çocuklar görmesinler diye bizde bir şeyler yapmak istiyoruz dediler .Biri senin mesleği seçti mimar olmak istiyormuş ama çocuk gerçekten çok yetenekli evi o düzene koydu böyle bir yerleşme olursa daha çok çocuk barınırız ve oturma alanlarımızı da  kurumuş oluruz dedi ben yapmasına  izin verdim arkadaşlarım ilk basta yanaşmadılar ama onları bekleyip görmelerini istedim yaptı bu arada adi Eren. Herkes bir hayran hayran odaları gezdiler yüzlerini görmen lazımdı canim şaşırmaktan başka bir şeydi yüzlerindeki hayran kalmışlardı ve bir o kadar da imkansız  şeyleri ustalıkla başarmıştı Eren 13 yaşında ama bir mühendis edası var çocukta .Babanla tanıştırdım Ereni bütün  eğitimi baban üstelendi artı yanlarında çalışmasını istedi  bir maaşta bağladı yetenekli bir çocuk ziyan olmasın dedi yetişebildiğimiz bütün  çocukları kurtarmayı istiyoruz yaparız inşallah canim .Böyle iste herkes kendi payını yapıyor bana da sana anlatmak kalıyor bunun kimsenin yapmasına izin vermiyorum zaten çocukları anlatmışken ordan devam edeyim hepsinin o kadar el değmemiş hayalleri var ki zaman bile onları gerçekleştirmek için bir geçme çabasında anlayacağın. Doktoru,Avukatı,Mimari,Öğretmeni,Yazarı,Anne ve baba olmak isteyeni sende benim gibi takıldın değil mi anne baba meslek mi diye değil mı  onları dinlemiş olsaydın meslekmiş derdin ya o yasta erken büyümek zorunda bırakılan  çocukları hayatları kadar hayalleri de faklı oluyor işte .Umutlari hergün yeniden tazelenmıs oluyor .ilk kurtarmak istediğimiz Taylan i hatırlarsın ona evle ilgili düşüncemi  anlatığımda neden ki nasil bir amaç peşindesin karşılığında ne alacaksın bizden dedi ben Taylana baktım öylece bakma abla bize yardim eden karşiliğinda bizden alacaklı oluyor sen ne isteyeceksin dedi Taylan ben öyle biri miyim ki sen bana böyle söylüyorsun dedim.Bana en son ne zaman geldin dedi kaç yıldır seni görmüyorum  her gün geldiğin alıştırdın sonra birden kayboldun nasil bir boşluk bıraktığını anla-madiğin için böyle dedi bana .Hakli diyeceksin sende biliyorum ama elimde değildi sende bunu biliyorsun seni kaybetmek beni hayattan alıp bir boşluğa itti kendime gelmekte zaman aldı.
On yargılı olma be Taylan sana olanları anlattım hüzünlendi olsun dedi ben çocuğum bunları anlamak istemiyorum belki dedi her zamanki Taylan iste biz erken büyüdük diye sizi anlamak zorunda miyiz dedi .Onu ikna etmek bir ayı mı aldı biliyor musun daha tam da ikna olmadı zaten onu evlenseydik nüfusumuza alacaktık öyle bir hayalimiz vardi o gözleri her zamanki gibi hiç değismemış benimle gelmesini istedim hayır dedi bırakmak terk etmek ile ayni diyor ama o istemedi ki böyle olmasını olsun diyor ben çocuğum anlamak istemiyorum sizleri işine gelmeyince çocuk oluyor işine gelince yetişkin bireyim haklarım bunlar deyip sıralıyor.Senin Avukat hayran ona öyle sorularla zan altında bırakıyor ki bazen bu çocuk karsısında o mu avukat benim miyim şaşırıyorum diyor ilk karşılaştığımız zamanı hatırlıyormusun soruları hiç bitmemişti diğer günde gitmiştik ama herzaman ki gibi oturacak yer yok ayakta kalın diyordu o oturur bizde ayakta durup onun soruları karşısında ecel terleri dökerdik sanki en büyük sınavı Taylana karşı vermiş gibi net cevap verirdik bazen cevaplardan memmun olmazdı sizinde düşünme gibi bir eksikliğiniz vardı derdi büyük olmak her şeyi bilmeniz anlamına gelmiyor ki bu kendinizdeki ben bilirim edalarını bırakın derdi öğretmenlerimiz karşısında bile bu kadar bocalanmıştık Taylan her seferinde bizde bir kasırga etkisi yaratıyordu bize alışmıştı oturacak yer bile veriyordu arada ama yüreği o kadar güzel ki onunla konuşmak saatlerin nasıl geçtiğini bilmiyorduk onun yanında düşüncelerden düşüncelere dalıyorduk bırakıp gittiğimizde yoldaki hararetli konuşmalarımız hiç bitmiyordu Taylan sayesinde farklı pencelerden bakmayı öğrenmiştik işte nasıl hayran olmaz insan diyorduk bu çocuğa Eve davet ettiğimiz zaman hayır dedi neden dediğimiz zaman sızın kendi eviniz mi ki beni misafir ediyorsunuz misafir olduğunuz eve misafir çağırılmaz dedi sizin kendi eviniz olsun isteseniz de ben sizin evde çıkmam ki derdi .Bize hiç gelmedi o da yarım kalanlar arasına dahil oldu işte can cazım .Mahkemene katildi diğer tarafın avukatı biraz boş konuştu.Seni suçlu çıkarmak için ileri gitti .Taylan yerinde kalktı sen nasil bir avukatsın burda bulunmayan biri hakin da elinde delil olmadan sırf kendi mu-vekilini hakli çıkarmak için amaçsız bir konuşmaya girişiyorsun avukat olman olmamış bir şeyi olmuş gibi göstermek yerine karşının  hakkına da biraz saygılı olmayı gerektirir bilmiyorsan  bırak  mesleği hakkıyla yapmadığın bir işin içinde bulunma onun üzerinde yemek yeme dedi  herkes şok geçirdi hakimi, savcısı son bir şey dedi sana çarpan kişiye  dönerek senin vicdanın var mi dedi ses yok senin aklin var mi dedi gene ses yok sen kimsin peki dedi birinin hayatini alıyorsun ama ceza çekmek yerine kendini  hakli çıkarma peşine düşmüşsün sen ne hakla içip sonra arabana binip birinin hayatina kast edip hiç bir şey olmamış gibi yola devam edersin buraya gelip hatanı kabul edeceğine suçu sana cevap vermeyecek birine atıp yola devam etmek istiyorsun neyin kafası senin ki anlatsana dedi .herkes sus pus vaziyette karşının avukatı yerine çivilenmiş gibi özür dilemiyecem sayın savcım ve hakim bey dedi oturdu yerine demin o sözleri sıralayan kendisi değilmiş gibi oturdu izledi sadece karar açıklandı  müebbet yedi onun konuşması etkili oldu mu dersin oldu çünkü kusuru sende buluyorlardı bırakacaklardı. Taylan yap-misti avukat-ligini .Adalet yerini buldu belki ama sen geri gelmeyeceksin ki ben o geciken adaleti ne edeyim .Bu arada canim Taylan i da savcı okutacak bütün her şey bana ait bu çocuk adamı ipe götürür ipten de alır diyor ama çok sivri dikkat etsin çok düşmani olur diyor getirecem Taylani bir daha sefere özlemişsin onun sesini duymayı onunla konuşmayı  a saat altı olmuş canim ya sekizde geldim saat altı zaman senin yanında hızlı  trene binmiş gibi ama başka zaman ise  sanki kaplumbağa sırtında zamanı yaşıyor gibiyim ben gideyim canim haftaya tekrar gelirim hoş çakal zaman-imin kıymetlisi...

14 Eylül 2016 Çarşamba

Bana hiç sorma neden ben diye
Bilmediğim bir sorunun sana cevabını söyleyemem ki
Nerde başladı onu bile bilmiyorum
Bir baktım ki rüyama girmişsin
Sabahım olmuş gündüzde günüm olmuşsun  zamanı sende yaşıyorum
Hangi ayın günü ve saatinde sana yandığımı hiç hatırlamaya-cam kim bilir
Ama zamanın birinde seni kendime hapsettiğimi hep hatırlayacam
Esiri oldum zamanın kendisine ama tutsaklığı sana kaptırdım ,
Günün bir dakikasında ya da saatinde ,bir müzik notasında
Zamansız gelişlerin oldu hep
Bir cümle arasında yada okudum bir şiirde aklıma düştün
Seni hep düşüncelerimin baş ucuna oturmuş buluyorum
Niye hep baş köşe-desin onu da bilmiyorum
Ne  zamandan beri cümlelerim olmuşsun habersizim kendimden  bir o kadar ki
Sana şiirler biriktiriyorum sözlerden
Demden geçiyorum zamanın bütün saniyelerinden adını duyar duymaz
Zamansız oluyor sana yazılan sözlerimin özlemi
Ben sana yar olmuşum ama senin haberin yok
Farkında olmadan hayatın bir tarafından yaşayacaksın seni sevdiğimden habersiz
Adının geçtiği bir şiir dinleyeceksin ama sana yazıldığını belki hiç bilmiyeceksin
Olur ya zamanın birinde bir masalda karşılaşırsak
Ben sana şiirler okurum adının geçtiği bütün şiirleri benden  dinlemiş olursun






 Herkes İstanbula şiirler yazarken
Gel ben sana şiirlerden dem vurayım
Hasret mısraları sana özel beyit-lensin bugün
Sen gel bir çayda sevdayı ben de gör
Bu İstanbul sokaklarında 
Bir masal yaşatayım şiirlerden 
Kendinden geç bu yıldızlı akşamdan
Sen gel yanı başıma otur 
En güzel cümleler senin adında dize gelsin
Rüzgarın sesiyle ahenkli bir notada 
Şiirler seslendireyim sana dair 
İstanbul semalarında
Denizin sesine karşı benim yüreğimin sesi
Dile gelsin bu şafak vaktinde
Sana yardan öte olduğumu
Sen gel ben sana şiirler yazayım....

30 Ağustos 2016 Salı

Gönül göçüyor zamanın geçtiği bütün diyarlarda.Bir ızdırap misali yerini hüzünden bir sis kaplıyor.Ne çok yenilgiye kapılıp gidiyor yüreğimiz.En ufak bir hamlede yerini dertlerden bir derya alıyor.Bizi biz yapan bütün duygulardan sıyrılıyor güneşin ilk ışıklarıyla yeni bir güne daha coşkulu çıkıyor zamanda kaybettiklerimiz geri gelmiyor  yerine daha yenileriyle karşılaşıyoruz ekleme yapıyoruz sonraki sürece bırakıyoruz yaşanılası her durumu .Bir çilede yaşayıp giden her ruh özgürlüğü zaman içinde kedisiyle bir yıldızlı gecede buluşması için geceye anılarını döker.Ruhunuzu özgür bırakın arada sırada onun hislerine kulak verin yanlış bir yolda yürüse bile her yanlışın bir doğrusu vardır.Ruhun limanları oluyor arada gitmesine izin vermek lazım gitsinler ki nefes alacak koylara demirlen-sinler güneşe şiirler yazsınlar Orhan Veli ,Atilla İlhan ,Nazıma eş değer cümleler sıralansın cümle alemin diline dolanacak şiirler yazılsın güneşe karşı.Bir türküde şahlansın yürek hiç bir koya sığamasın bütün limanların gezgincileri gibi sıradanlaşan hayata ahenkli bir ritm katsın .Ruhumu bu karanlık gecede saldım bir bilinmez limana hangi koy beni bende bulur bu geceyi bana armağan ile sunar bir şiir tadında .Ben ner-de bir denize sarılıp hayata saplanıp kalacam hangi liman bana hayatı tattıracak hangi liman bana şehir gibi kalabalıkların keyfini çıkaracak .Virane olan bir gemiye fora desem bir bilinmez denize ruhumu ner-de bir vazgeçiş sırtlayıp karanlık bir gecenin sabahında farklı bir limana demir atmak için beni uykunun en can alıcı yerinde uyandırıp zamanın bilindik alametine bindirecek ruhumu ner-de bırakıp kaçamak adımlar atıp usulca demirlenen bu limanın gizemli sularında yüzmeye adımlar atacam. Kendimi bir balık sofrasının tam orta yerinde ruhumu dar ağacına asmadan önceki zaman dilimini bulup geriye doğru sarsam zamanı bir kadeh şarapta mey-leyip  aşkı ruha teslim etsem kor bir ateşte yanmasını usulce izlesem.Ruhta bir cenk savaşı başlar duygular şehrinde ne galip belidir ne de yenilen bu savaş göstermelik bir oyun seyrinin ilk perdesi gibi perde oyun için açılır .Roller dağıtılır en iyinin kazanacağı bir oyun sergilenmez ruhta savaş yaratan kazanır .Bu oyunun perde arkasında ki ruhtaki yaratacak etkinin ne kadar olacağı .Oyunu seyrine gelen kendilerini bu oyunun baş rol oyuncusu zanneder.Herkes kendi hayat hikayesinin başrol oyuncusu sonuçta .Oyun seyircinin izlemine sunulur son hamlede ruhun can çekişmesini hafif esen bir rüzgarın sesine karışıp kaybolup giden zamanın içindeki dağılışına bırakır kendini ruh.Ruhun can çekişmesi bir kasırganın şiddetinden daha büyük olur bazıları için .Bazıları kayıplar yaşarken bazıları için yeniden doğuşun ilk günüdür .Yeni güne merhabalar ve ruhun ilk tanıma evresi başlar .Ruhunuzu tanımlamaya başlayın ki atılacak adımlar sapasağlam olsun yarınlar için .Ben bu ruhu hangi limana demirleyip hangi şehrinin kalabalığına karışıp gideyim .Bu ruh kendini nerde özgürlüğün tatlı sularına bırakır.Korkmadan bir balıklama dalış yaparım bilinmeze doğru nerde ruhumu özgür bırakırım .Ruh insanların en can alıcı noktalarıdır. Önce ruhlar birbirini doyurmalı ,sonra bedenler sevişmeli ...

23 Ağustos 2016 Salı

Ben nerde  esirin oldum hayat  hangi dolmuşta kafa atın bana  kendimi bir kamyonun altında buldum .Nasıl bir oyun oynadın  hiç anlamadım kendimi çok cingöz zannederdim ama değilmişim onu gördüm sayende ama çok kötü gösterdin bana  seni bu konuda af edeceğimi hiç düşünmüyorum.Bak bu oda  yalnızlık kokuyor ,acıyı duvarlarda bile hissede bilirsin penceresiz bir zindanda farkı yok .Kendimi Kaf dağının prensesi zannediyorum ölümden önceki hayal perdesinden kaynaklanıyor sanırım olmayacak bir şeyin hayali bile güzel ama rüyanın bile gerçeklik payı olmalı değil mi ?
.Bu şehre ne zaman geldim kiminle niçin geldiğimi hatırlamıyorum bile. Bu odayı hangi ara tuttum nasıl bu hale getirdim her şey nasıl yerli yerinde sanki hiç dokunulmamış bir izlenim yaratıyor bana bakarsan bir altı senelik bir yaşam saklı ama bu eşyalarla sanki bir hayalet yaşamış burda  .Biraz derli toplu olabilirim ama bu kadar değil en azında bir iki kitabın masaların üzerinde dolaşması gerekirdi .Ben de bunama belirtilerini görülüyor ne bakarsan yaş olarak daha 35 e yeni el saladım ama .Bu ilet hastalık beni pençesine aldığından beri hiç bir şeyi doğru dürüst hatırlamıyorum ki bu kitapları ben mi okudum onlar mı beni okudu onu bile hatırlamıyorum .Ben bu tozlanmış kitaplarda umutlarımı ,beklentilerimi ,bekleyişlerimi sakladım niye bunları hatırlıyorum ki bunlarda beni terk etsin çünkü acıdan başka bir tat vermiyorlar bana .Unutuyorum ara sıra çok iyi oluyor aslında kimseyi hatırlamak istemiyorum ölüme hatırlayamadıklarım-la gitmek istiyorum .Beni unuttular bu işe yaramaz oda da bak soranım bile yok belki geldiler hatırlamıyor  olabilirim diyorum ya  unutuyorum arada bu hastalık bana en iyi yaptığı şey hiç bir şeyi  hatırlamamak bu güzel bir armağan olarak görüyorum hatıralar insanları yaşatmaz kim yaşatır diyorsa yalan söylüyor .Hatıralar geçmişin bekçisi olarak kalsın ben istemiyorum .Bazen düşünüyorum ben kötü biri miyim ki bunlar geldi başıma işte düşüyorum diyorum arada oluyor ama her zaman değil sonra kötü biri olmadığım kanaatine varıyorum hiç olmamıştım ki nasıl bir şey nasıl bir duygu bilmiyorum tatmış olsaydım hatırlardım bazı duygular siz hatırlamasanız bile aklınıza çakılır kalır .İyilikte maraz doğar der atalarımız bak doğru derler onu çok iyi kanıtıyım .Neyse derin mevzular bunlar girmemek en iyisi olacak ölüme giderken çok konuştum ben sanki susmuyor bu dilim  .Hayat böyle bir şey işte gider ayak sustuklarımız illa ki çıkacak yerlerinde ulaşması gereken yola doğru adım adım ilerleyip duraklarında duracaklar .Kısas yapayım gider ayak dedim de olmuyor ya bana göre değil onlar beni unutmuş olabilirler ama ben hatırladıklarımı unutmadım belki diğerlerini de unutmamışımdır burda yazmayayım o da eksik bir cümle olarak kalsın .
Ölsem bu şehirde beni mezara götürecek kimse yok bedenim bu oda küflenip ,çürüyüp gidecek .Ben böyle bir ölüm hayal etmemiştim ki bu oda da tek başıma karanlığın dibi yerinde ölüme gitmek nasıl hayal olur ki güneş bile görmüyor bu oda .Ben giderken güneşe selam vermek isterdim bak gidiyorum bir daha ne doğuşuna ne de batışına şahitlik etmeyecek bu gözler .Gün ortasını bekleyip bir kahve yudumlarken eskilere dalmıyacam... Güneş benim için doğdu onu hissediyorum onun için en güzel elbiselerimi giyeyim en güzel halimle ölüme gideyim dedim .Elbiselerin içinde parlayan bir ruha şahit ol ölüme susamış bir yüreğin parlaklığın anlamını bilemez herkes .Herkes yeni güne daha uzun bir hayat temennisi sunarken ben sana ölüme selam söyle diyordum bekleyen bir yolcusu var burda bekletmesin fazla ne acayip değil mi ölüme bile bile gitmek .
Yaşadım be güneş hayatı, tadı bir yerde tuzu fazla geldi bir yerde çok acı idi tatlı bile yumuşatamadı anlayacağın tadından bir bok anlamadım benim damak tadıma da  uymuyor kanaatine vardım .Ben alıcısı olmayayım hayat senin alan alsın üstüne ben para vermeye razıyım gideceğim yerde paranın  işlevi olmayacak sanırım .Gidiyorum kitaplarım en çok sizde kendimi buldum en çok size dert yandım çünkü dert anlatacak kimse yoktu ortalıkta ....Gökyüzü ,deniz,tabiat ana elveda başka bir ruhta görüşmek üzere ...Hoş çakal ey sevgili kıymet bilmeyen yabancı ,yürek yaram,hasret yanım en çok seni özlemeyeceğimi biliyor musun .Ölüme giden bu bedenin ruhu yaralı sayende belki de bir ruhu da kalmamış olabilir .Yalnızlığa armağan vermiştir diyet diye hayatımın kefaleti olarak ta almış olabilir .Bir isteğim var ey yabancı baş ucuma pili bitmeyen bir radyo yerleştir en güzel frekansa ayarla türküler söylesin sen de git....Yolun açık olsun ondan sonra yabancı .....