30 Aralık 2023 Cumartesi


         ...

Gel diyordu gel

Ayaz vurmuş

Gecenin dibine

Bizde dem vuralım

Saatlerin dibinde

Sen konuş

Ben dinleyici

Günler de dilsiz seyirci olsun 


Gel diyordu gel

Soba kurulu

Bu köy evinde

Dışarda çakal sesleri

Yüreğimin perdesini titretiyor

Soğuk vurmuş gibi 

Üşüyorum sobanın arkasında 



Gözlerimin renginde

Gün batıyor bir biri ardına 

Dışarının ayazzına 


Gel diyordu gel

Ömür tükendi

Bu dönem kötü dönem

Gir içeri kapat bütün kapıları

Percereden sızan ışığın altında

Gün sayımı yapalım

Geriye ne kaldı ise

Bölüşüp pay edelim

Gönlümüz terazi iken 


Gel diyordu gel

Canı cananım

Bize güneşli günler yasak

Sen dem doldur

Biz bize içelim

Sessiz sedasız

İçinin çukurunda

Ne göz görsün

Ne de kulak duysun


Gel gönül gel

Ömür dediğin kaç günlük ki

Ziyan ediyoruz

İçi geçmiş cümlelere

Dünden habersiz

Bugün de bitti 

Yarına da saatler kalmış

Gönül gel

İnşa et geleceği

Uzun cümlelerin sonuna

...



30 Kasım 2023 Perşembe



     GÖZYAŞLARIMIN UÇLARI 

Dökülmüş gözyaşlarımın,

Uçları vardı

Toplardım uçlarından

Sokak lambasının ışığında

Asardım bir birinin ardına 

Her sabah kalkar

Duymazdı yavaş yavaş

Ölmüş olduğumu

Giderdi bütün duyarsızlığıyla 

Hayatın içine karışarak

Oysaki ufacık bir tebessüm

Karabulutları dağıtırdı

Biliyordu ama yapmıyordu 

Evin içi toz pembe düşlerle

Oyunlar oynardı 

Duvardaki saatin yanında 

Şimdi bütün duvarlar ben olmuş

Ben duvar olmuşum 

Kalmışım mutfak masasının sandalyesinde

Kim kaldıracak bulaşıkları

Evin hâli içimi geçmiş durumda

O kadar karışık ki

Bir ordu gelse 

Ancak toparlanır bir ayda

Ne olmuştu böyle

Kendime bile yabancı olduğum

Bu evin içinde ...

Çiçeklerim çürümüş

Ben ölüm ile yaşam arasındaki döngüde

İki tek atıp

Sabahı gece ediyorum aylarca

Komşular gelip sormuyor artık

Usandılar her hâlde

Ölü bir ruhu diriltmek

İmkansız iken onlar ne yapsın

Kapıyı çalıp çalıp gittiler işte 

Oysaki en son gece yaşıyordum

Annem sesleniyordu düş arasında

Kalk kapı çalıyor aç

Her zamanki kekinden yap

Bir de çay koy

Otur balkona 

Güneşin çıkışını izle

Kapıdaki yabancı ile

Kalk diyordu kalk 

Ama bende derman yoktu

Kapıdakinin de beklemeye niyeti yoktu

Ben iki saat sonra ancak vardım kapıya

O da gitmişti

Annem bak kimse yok

Ben yine uzanayım derinlere doğru

Odaya baktım bana ait değildi

Mutfağa baktım o da bana ait değildi

Ben mıydım yabancı olan 

Yoksa gözümün gördüğü her şey mi 

Yabancıydı 

Kimdim ben 

Ne işim vardı burada 

Baktım baktım tanıdık bir şey var mı 

Bir fotoğraf karesinde bana benzeyen suret 

Ama ben değildim sanki

Ya da ben mıydım 

Karışık bir ruh hâli işte 

Aynaya baktım

Kendine yabancı olur mu insan...

Neden kendime bu kadar yabancı oldum

Kim ruhumu eritip yok etti 

Gözyaşlarımı düşünmeden

Oysaki gözyaşlarımın uçları vardı 

Şimdi hepsi hiç olmuş

Bu evin her yerinde


Sağır olmuş bütün evlerde

Gecenin gözyaşları

Kimsesiz kalırdı

Pencerenin örtüsü altında 




30 Ekim 2023 Pazartesi

 

 RUHUN ÖLÜM HİKAYESİ 

Ölümün karanlığına 

İki ruh düştü gökten

Biri kana susadı 

Biri aşka

Ey gecenin göçmenleri

Toplanın ışığın yansımasına

Ruhların düştüğü yerden

Odunları toplayıp yakalım 

Onlar için de şarap doldur 

İçelim bu gecenin aşkına 

Sen ey kana susamış ruh

Gel otur yanıma

Ben bu gecenin ölü kişisiyim 

Bana diğer taraftan

Cümleler kur

Kanı bozuk kişilere idam mi var 

Yoksa başını kesip

İbret için yıldızlara mi asıyorsunuz 

Söyle diğer tarafın cümlelerinde

Hecesi yasak olanlar

Ebediyete intikal mi ediyor

Doldur ey taş yürekli gardiyan

Ölüler ülkesinde 

Hesap verecek kişiler var 

Anlat ruhu olmayanları 

Kızıl ateşte yakıp 

Kızıl saçlı kızların

Yurduna sürgün ediyorlarmış doğru mu

Şimdi söyle ya ben ya ben

Hangi ruhsuz diyarın

Güneşine bekçi olacam şimdi

Bu kader olmamış deyip

Tanrıya dua etsem 

Beni de sürer mi sürgüne 

Sen ey vicdansız gardiyan

Doldur kadehleri

Çağır aşka düşmüş ruhu da

Gelip cenaze kaldırsın

Niçin gezsin aşık aşık

Veysel demiyor muydu 

Ben de ki bu aşk olmasaydı 

Güzelliğin on para etmez diye

Git aşkı Mem' den dinle

Benden de oku işte 

Ey gecenin hilesini bilen kişi

Var git 

Ölüme yedek çıkmış

Biri çalıyor

Bir de yazıyor de

Yazan suskun olmuş gecenin hecesini,

Avuç içine işlemiş isim diye 

Görmeyen de

Kendini hükümdar ilan etmiş

Mutsuzluk evine

Ne meret gece ya

Yıldızlar da hiç yok

Şimdi kim bu karanlığı aydınlatacak

Gardiyan ışıkları açar mısın

Doldur kadehleri

Şimdi çekil buradan

Sana göre değil bu meclis

Sen git hücrenin içine

Kapıyı kapat üstüne

Mutsuzluğunda debelen dur 

Bergen geldi aklıma

Sen tanrısın, affedersin

Bağışlarsın, kulum dersi

Ben affetmem asla 

Sen gözleri güzel

Ben gözlerinde mühür üretici

Yasaklandık her şeye

Şimdi ölü ruhlarla

İki hanek edip

Geceye içiyoruz sayende 







30 Eylül 2023 Cumartesi


   KIRMIZILI KADIN 

Ölecem bugün ben

İkindi kahvesini tam içmeden

Yarım kalmış bir ömrü

Bohça yapıp

Sandığa gömünce belki

Oysaki denk gelinmiş

Bir romanı yazıyordu

Öğlen, olmuş günün kucağında

Kahramanlar, iyiden iyiye belirmişti 

Kimisi Annemin anlattığıydı 

Kimisini de uydurmuş düşler divanesinin

Masallarıydı  

Yazı olup,

Boş sayfaları süslediler hep birlikte 


Denk geliriz diye

Ummannı iki gün gezmiş

Son gün de dakikalık yürüyüşte

Yıldızları koparmış dalından

Hiç ediyordu kendine

Denk gelmek istiyorum seninle dedi 

Güneşin küskün olduğu bir sabahta 

Biraz anı ile birlikte

Günün ölüsünü gözlerine

Hapsedip öyle gitmek istiyorum

Ölüler şehrine diyordu 

Nefessiz kalmış kelimelerinin 

İçini doldururken 


Öyle bir durum ki

Söz var cismi yok

Cismi var-iken 

Adı suç duyurusunda

Üç harfli bir sözcük

Herkesin cenazesini yıkayarak

Zaman geçiyor

Hayatın rolünü çalarak


Ölecem bugün ben

Tamamlanmış şiirlerin 

İşlediği cinayetin tanığı olarak

İlk mahkeme de

Müebbet ...

Zindanda,karanlığı rehin alarak 

Sustugu her şeyi

Öyle bir anlat ki

Tarih boyunca...

İnsan insan içine çıkarken

Elinde  günlük vicdan azabı 

Unutulmuş resimler yükleniyordu

Kahvenin son yudumunda

Anılar, gezerken dur dedi

İşte o anın içinde ben öldüm 

Şimdi ölmüş ben

Çıkıp hesap soruyor

Ömür dediğim her şeye

Bugün ölecem ben oysaki

Denk geldi kuşlar

Konsunlar cenazeme 

İnsan kaldırmasın

Söyleyin de kuşlar kaldırsın bende ki beni

Kırmızı bir elbise

Saçları siyah mı siyah

Gözleri karışık yağmur renkli

Öylece uzandı kanepeye

Son dedi bu son

Sonsuzluğun tadı diline yapmıştı artık

Dönüş yoktu

Ölüme terk edilmiş elleri

Son satıra dokundu

Belki de 

Başka bir tarihte

Başka bir surette

Niye aynı ruh

Ve belki daha cesurca

Yazar  her şeyi

Yeniden varoluş başlangıcında 

Kırmızılı kadının bedenine

Yeni günü, seferber eder








30 Ağustos 2023 Çarşamba


       MEVZU  SEV-MEK

Mevzu ne biliyor musun

Kışın yağan karın

Yaz olup yağması aslında

Nasıl mı

Yüreği toz iken

Bir damla su da 

Çamur olup

Üstüne gelmesini bilir misin 

Şimdi bir mesele anlatayım

Gün çıkmış yolla

Yolda bir kadına rastlamış

Kadın hem gidiyor

Hem de oynuyormuş

Merak etmiş gün

Neden böyle bu kadın diye

Önce tereddüt etmiş

Sonra sormuş neden oynuyorsun

Bakmış öylece kadın 

Dinlemeye yeter mi ömür dediğin

Şimdi sabah vakti

Gece olmaya daha var 

Seni dinlemek isterim 

Duymaya ömür yeter mi peki 

Zaman tüneli başlıyor

Saatler yirmi dört diyor 

Sen anlat ömrün yetmediği yerden

Yol olur dinlerim yine seni

Sevmek tek kelime iki heceden gelir

Sev ağırlığı demirleri aşar

Ama insan yüreğinde tüy olup gider

Sev cismi ile değil

Sözü cisme gelip aşar seni

Sen göz olur görürsün

Dil olur duyarsın kimi vakit

Sev seni alıp uçuruma getirir

Ne duyar kulakların

Ne hisseder tenin

Bırakır aşağı seni

Sen artık sevin ölüsüsun

Ne kuşlar konar üstüne

Ne de ten olursun geri

Anlamadın değil mi

Mek tek başına sıradan bir hece

Anlamı yok 

Tek başına

Ama ne zaman sev ile birleşti

İnsanı hiç etti

Gene mi olmadı

Sen günsun değil mi

Yaşanıp biten zaman kavramı

Değişmesin saatlerin aynı

Gece olursun gündüz olursun

O kadar değil mi

Sevmek tek kelime

İnsanı alaşağı ediyor işte

Hücrelerini alıp seni parçalıyor

Yetmez gibi

Aklını alıp seni divana ediyor

O da yetmiyor

Seni yolda yürürken oynatıyor

Şimdi anladın mı

Yoksa hikayeyi

Eline bir bardak zehir alıp

Pencerenin önünde

Karanlığın içinde

Günün sabah olmasını bekleyen

Hiç olmuş erkek mi anlatsın

İkna olmadıysan

Sen "gün" neden 

Zamanı kovalıyorsun

Sabah için peki 

Bana sorarken kendini mi

Bulmak istedin bende

Yoksa kederini saatler alsın diye

Yoldaş mi aradın kendine

Bak gün sende sevmek hastalığı var

İyi ki var ama değil mi

Sevmeyi bilmiyorsa

Ömür yaşanmış olmuyor ki

Zor olan ise 

Sevmeyi bilmeyene gönül vermek

İşte ben o yüzden oynuyorum dedi 

Kadın...




31 Temmuz 2023 Pazartesi


       YAŞAMIN BAHANELER 

Yaşanmamış bahaneler üretme

Bugün varken yaşanmış

Gerçek bir hikayenin adı

Asıl olan yaşam

Gidip gelmiş baharları

İçinde ezilmiş sevinçleri

Yaşamın çarkına takılmış

Yaşanmamış gün doğumlarını 

Kur bütün cümlelerin sonuna

Varsın denilsin 

Bugün varken yaşadık

Dünün özleminden

Elbette birgün yarın,

Gelir alır mevzuatını masadan

Sen kısa hikayeleri ekle 

Belki ölüler kalkar yeniden

Rüzgâr olup eser üstümüze

Sen o zamanı bekle

Hazırla semaveri 

Bir ağacın gölgesine

Üç bardak biraz da şeker

Biraz şiir

Belki ölüler duyar diye

Bir kaç türkü sözü

Cisme gelsin gölde


Yaşanmamış bahaneler arama 

Esince bir zılgıt sesi

Duy uzaktan dahi olsa da

Hüzünlü vedaları 

Keşke diyor ya 

Zalım kişi

Duyda inanma

Bugün olsa da 

Aynı hikâyeyi yazardı dili ile

Ne güneşi dinler

Ne de yıldızların altında

Gün, olup yaşanmış zamanı


Kuşlar uçmayı unutmamışken 

Salın dur bahçe duvarından

Sesini duyayım çok uzaktan

Belki bir yol kenarında oturur

Dinlerim sesinin gelişini

Belki de sağır olmuş hücrelerim 

Divan kurar sokak ortasında

Beni dar-a kaldırırlar ama

İnfazım çıkmaz 

Kimbilir belki

Sesinde can bulurum yeniden


Kulak ver

Yerin üstündeki ölü bedenlere

Nedenlere takılıp kalmış hikayeleri

Yönetmen tarafından ipotekli

Sen nasılsın diye bir cümle ile konuş

Ben icatlar bulur

Sesini göğe kurar

Nemrut'un güneşinde

Yaslanırım sesinin teline

Yasaklara inat 



Bahane bahane iken

Kur masayı da

Bu gece uzun sürecek

Sen doldur dolu'yu

Kendini bilmez bir ayarsızın dilinde 

Bu hikaye hiç oldu  

Tanrılar unuttu zaten 

Uzağı yakın etmeyi

Şamanlar tütsüler yaksın

Belki kalkar lanetli kehanet

Belki de kalkmaz 

Biz de cerok olur 

Gezer dururuz bütün dillerde 









30 Haziran 2023 Cuma

Annem,

İçinde bulunduğun,

Bütün zamanları kırıp kırıp 

Astım baş ucuma 

Gün geçtikçe

Boşluklar oluyor

Yüreğimin içinden

Kaç artçı deprem oldu

İçimde 

Sayısı yok   

Bekliyorum hergün

Geleceksin diye

Ama o kapı bir türlü 

Sen diye çalmıyor

Gecenin imanı yok

Gündüzün vicdani kayıp

Kaç asır geçecek üstümden 

Bilmiyorum

Ama ben gittiğin tarihte kaldım 

Anne!!!

Hiç bir teselli söz

Dikiş tutmuyor 

Gidenler gitmiş

Kalanlar ölü işte

Kayıp olan evler de

Annem!!!

Günlerin içinden

Yokluğun yoklarken içimi

Ben nasıl alışacam gidişine 

Şimdi 

Ey giden zamanlar

Dur nefes al ömrümden

Ben Annemi özledim 

Sesini kaydet içime




 






30 Mayıs 2023 Salı


         HATIRLA BENİ

Bir göğün sonsuz boşluğuydu 

İçime aldığım

Tanrım diyordum durmadan

Hatırla beni hatırla

Unutulmuştuk oysaki

Yağmurun sesine 


Ağacın gölgesinde

Daldan düşen yapraklara takıldı gözlerim

Dalıp gittim peşi sıra

Uçup gitti yönünü bulmuş gibi 

Ben nerdeydim peki 

Hangi gün var etmişti beni 

Yasaklanmış haldeyken 


Gidip geldim

İki dünya arasında

Birinde var oluyordum

Diğerinde hiç oluyordum

Sahi ben kimdim

Tanrım diyordum durmadan

Hatırla beni hatırla

Yok olmuş evlerin içinden


Sokaklar sıtma tutmuş gibi

Örtü yok mu 

Üstlerini örtmek için

Mavi gök karanlığını örtmüş

Güneş doğmayı unutmuş sokaklara

Sesimi duyan var mıydı

Yoksa...

Kendi sesime mi boğuldum günlerce

Sokaklarda


Bir göğün sonsuzluğu

Gelip oturdu boğazıma

Kalk ayağına bu şehiri bağla

Uçurumlardan uçur

Boşalt bir dağın eteğine

Seslen yağmura

Duysun rüzgâr

Tanrıya söyle 

Unutuldu bu şehir 




30 Nisan 2023 Pazar


      DEPREM GÜNLÜĞÜ 

Saniyeler sürmeden

Gece uyandırdı uykuların en güzelini

Çığlıklar karanlığı boğdu önce

Sonra yağmur durmadı

Sokaklar soğuk

Caddeler boydan boya

İnsan seli

Gidenler olmuş habersizce

Telefonların sesi kesilmiş 

Aramalar faydasız

Ne açan var

Ne de arayan

Durmadı yağmur 

Soğuk ayakların içinden geçti 

Yollar of yollar

Çaresizliğin portresini çizdiler

Kimsesiz şehirlerin sokaklarına 

Zaman sallandı

Bir o yana bir bu yana

Bitmedi insanın çilesi

Sokaklar haykırış ta

Ama ne gelen var 

Ne de ses 

Gelmişler yol boyunca

Bırakmadılar tuttular yolların başını

Ben donarak öldüm

Sen bağırarak

O yalnızlıktan öldü 

Sahi neredeydi devlet o sırada 

Şehirlere çıkarma mi yapıyordu

Yoksa seferberlik mi ilan etti

Ben bile bile ölürken 

Ölüm  kucakladı beni birinci, ikinci

Üçüncü, dörttüncü gün

Sonra beşinci gün

Sonra altıncı gün

Sonra devam etti ölmelerim 

Sesim vardı ama kurtarılmadım 

Sahi ben ölürken

Ne iş yapıyordu devlet 

Yollara kireç mi döküyordu

Yoksa düz yollara helikopterler mi indirdi

Ben ölümün soğuk kollarında 

Can verirken 

Ben nasıl ölmüştüm hatırlamıyorum 

Çalınmış malzemelerin altında mı

Demirin olmadığı binaların boşluğunda mı

Hangi unutulmuş vicdan da öldürüldük biz 

Cılız bir sesim vardı devlet yoktu

Geldiler ben yoktum artık 

İki yabancı olduk

Devletle biz 

O resmiyete vardı

Ben artık resmiyete bir ölü

Unutulmuştuk haritada var iken 

Yağmur yağsa ben ıslanırım 

O komşunun çadırını üzerine çeker

Karanlığı kendisine sokak edinerek

Beni görmezden geldi 

Sahi neden gelmedi Afad!!!

Oysaki yolların hâli iyiydi

Hava soğuktu

Güneş küsmüş tü

Ama helikopterler inebilirdi  

Şehirlerin içine

Vardılar mi gelmediler mi

Yoksa yoktular mi

Bağıra çağıra öldürüldük

Un ufak olmuş evlerin içinde 



 


30 Mart 2023 Perşembe


         ADIYAMAN 

Bahar ne güzel yakışıyordu 

Memleketime

Tablolar kıskanırdı   

Kır çiçekleri açınca

Oysaki !

Katlimize ferman yazıldı 

Sabahı beklemeden


Kimin kirli elleri izin verdi

O binaların inşaatına

Kim onayladı

Kim çizdi

Kim yaptı

Bize mezar olan evlerin projesini

Ah memleketim çiçek mevsiminde

Anıları kamyonların kasasında

Gidip döküyorlar çöp gibi 

Bakmaya yürek dayanmaz

Yazmaya kelimeler yetmez 

Kaç kamyon oldu memleketim

Duyan bilen var mı 


Ne çok yakışırdı bahar 

Sokaklar tanıdık telaşı

Evler gündelik yaşamda

Hep bir misafir uğurlaması evler

Adıyaman mevsimlerden kış 

Günlerden hep Pazartesi olacak artık 


Unuttuldu memleketimin her köşesi

Birinci gün biz geldik

İkinci gün sen geldin

Üçüncü gün o geldi

Dörttuncu gün afad geldiğinde 

Herkes soğuğa yenik düşmüştü


Ne çok yakışırdı kalabalık sokaklarına

Giden geleni tanırdı

Gelen gidenleri yad ederdi

Şimdi bütün tanıdıklar yarım hikâyelerde

Gidenlerine ağıtlar yakıyor 

Söyler misiniz 

Memleketimi kaç kamyona sığdırdınız 


Şehri Adıyaman sokakları hep tanıştı

Şimdi bütün caddeleri ölü kokuyor

Anılar enkaz olmuş

Yağmur sel olmuş

Rüzgâr resimleri savurmuş uzaklara

Adıyaman artık yabancı yüzlerin içinde

Kendi yalnızlığına börünmuş 

Kefensiz toprağa verilenlere ağlıyor 


Mevsim kış

Saat Dört on yedi geçiyor 

Sabaha çok vakit kalmamış

Bir-anda ufalanmış duvarlar

Söndürdü bütün ocakları 

Kime dokunsam

Ciğeri kefensiz mezarlığında 

Gidenlerini yad ediyor 

Yadıyaman yad değildi

Yad oldu herkese şimdi 











25 Şubat 2023 Cumartesi

      ANNEM

Tarih durdu

Saatler durdu

Gökyüzü karardı

Ve biz buza kestik

Sokaklarda 


Adıyaman Yenimahalle 

Sağlık ekmek arkası,

2690 nolu cadde 

No 7 de

Çığlıklarımızı duydu yerin altındakiler

Üstündekiler duymadı çalıp çırptı 

Biz çayır çayır yanarken


Var git ölüme söyle

Götürdüğün 

Dört kızın,

İki erkeğin annesi

Yedi torununun nefesi

Bir eşin Goncagülüydü 

Bizi kimsesiz bıraktı

Adıyaman ili


Annem!!!!

Sen nasıl yatarsın

O buza tutmuş toprakta

Kalk Anne kalk

Gidelim şu Aciyaman ilinden

Ne ayaklarım geliyor oraya

Ne de yüreğim

Ne olur kalk yüreğimin canı

Varıp gelemiyorum yanı başına

Kesilmiş ayaklarım

Turap olmaz toprağına

Ne olur kalk gidelim

Eşin,

Dört kızın, iki oğlun 

Seni bekler Antep diyarında 


Ah dilsizim dilsiz

Kaç uzun hafta oldu 

Çığlığım hala içimde

Sokaklardaki çırpınışlarımızı 

Gök gördü susmadı

Yer gördü duymadı 


Duy sesimi duy!!!

Yaylakonak beldesi

Çağırın bütün bacılarını 

Annem orda yatıyormuş 

Söyleyin kaldırsınlar Annemi 

Ben göremedim

Yüzümü süremedim son kez 


Biçare olmuş sözlerim 

Anlamını yitirmiş 

Yüreğimin enkazına

Dışım eskimiş harabeler gibi

İçim anıların istilası 

Alev alsa dünya içimde

Sesim çıkmaz artık 


Eksikliğimin aması 

Sağırları,âmaları topla 

Adıyaman'ın ortasına 

Benzin dök

Benide onlarla birlikte yak gitsin

Canım yanmaz artık

30 Ocak 2023 Pazartesi

   KENDİNİ BUL

Şimdi git

Kendini sustur

Aynadaki yüzünde

Sonra çık balkona

Al eline çay 

Bir de sigara

Kendini sakla 

Sustuklarına

Zaman kaç-tı hatırlama

Evvel idi dünün hikâyesi 

Şimdi bitti her şey

Git ....

Yürüşler yap

Aydınlığın karanlık sokaklarında

Otur bir bankın sol yanına

Gelip geçenlerin masalını

Ellerine yaz

Yüzleri olmayan milyonlarca gideni

Resmet yolların telaşlı trafiğine

Kapat gözlerini

Dinle!!

Giderken yarım kalmış

Gelirken tam olmamış masalları

Suç üstü yap

Tak sonsuzluğun kelepçesini 

Sür duraksız duraklara

Kalk bin...

45 B nolu otobüse

Otur en arka koltuğa

Durakları ezberle bir bir

Hangi masalın sonu

Sözcüklerin tarihinden kaçıp

Saklanacak beş numaralı koltuğa

Bekle!!

Senin yarım masalın 

Beşinci ayın beşinde

Beş numaralı koltukta son bulacak belki 

Belki de yeni bir tarih yazılır

Kül olmuş zamanın içinden

Sen sustuklarını konuştur 

Binip inen yolcuların ayaklarına

Zamanı gelince in durakta 

Birkaç adım at...

Sonsuz zamanın alevi sarsın bedenini

Düşünmeden dal zamanın sorgusuna

Azat-et sustuklarını 

Yeniden varoluşunu bul kendinde