Şiir Dünyası
30 Temmuz 2025 Çarşamba
30 Haziran 2025 Pazartesi
TaNrI BeNi ÖlDüRmEyİ UnUtMuŞ
Bütün ordularım
Kibrin yüzünde
Yolda telef oldu
Şimdi her gece çıkıp
Aynı yerden
Cesetleri topluyorum
Yeni bir ordu kurmak için
Bakıyorum kimisi topal olmuş
Kimisi ama
Kimisi de dilsiz
Hep aynı yerde ölüyorum oysaki
Kimse gelip
Ceset dimi toplama gereği duymuyor
O kadar alıştılar ki
Aynı yerde ölmeme
Sıradanlaştı artık
Geçen biri sordu
Kaç yıl geçti diye
Hatırımda yok dedim
Gülüp gitti
Zaman kavramı bile yok olmuşken
Ben nasıl yok olmadım ki
Aynı yerde...
Bu kaçıncı ordu dedi birisi
Ben kaç defa topladım ki
Giden orduları mı
Zaman yok
Akıl yok
Yokun içinde yokta yok
Ben kaç defa aynı yerden öldüm
Artık geceleri toplamıyorum
Gündüzleri gidiyorum
Birinin kolunu buluyorum bazen
Bazen de birinin yüzünü,
Bulutlara asılmış buluyorum
Kaç kişi gitti
Kaç kişi buldum
Hiç hatırımda yok
Yokun içinde yokta yok
Giden ordunun neden gittiğini
Artık sormuyorlar
Alıştılar onlarda
Şimdi neden topladığımı
Bazen ben de unutuyorum
Neden aynı yerden defalarca öldüğümü
Kış geliyor
Yağmurlar bir başladı mı
Durmaz artık
Dökülecek bütün yapraklar
Tanrı beni öldürmeyi unutmuş galiba
Kavramlar birbirlerine karıştı
Ölüme kefen giydirdikte
Tanrı beni öldürmeyi unutmuş
Biri durdursun gündüzleri artık
Ellerim yara bere içinde
Dikiş tutmuyor
Hayır işleyen yok mu ya
Biri toplasın bütün ordumu
Beni odama bıraksın
Üstüme biraz şiir örtüsün
Biraz da gece bıraksın
Tanrı beni öldürmeyi unutmuş da
31 Mayıs 2025 Cumartesi
...
Tıklat bütün odaları
Bahar olup çıksın
Bütün pencerelerden
Olmadı mı
Yine tıklat
Bütün kapıları
Sürgünden dökülsün
Saklanmış anılar
Aç içinin defterini
Ne kadar acısa
Hücrelerinden bulunsun
Zamanın kökleri
Otur baştan yaz
Bugünün kaderini
Olmadı mı
Çık tanrının divanına
Bağdaş kurup
İzin iste
Olmamış güne talip oldum de
İster deftere yazayım
İsterse bedene resmedeyim
Günü tam edeyim
Bende ki bahaneyle
Olmadı mı
Güneşi sakla avuç içine
Gözlerine sürmeleri çek
Al eline üç telli-yi
Seslendir günün bahanesini
30 Nisan 2025 Çarşamba
Deniz...
Bir bankta oturmuş
Kalabalık şehirleri düşünüyorum
Gözlerimin önünde giden ömrü
Sarıp sarıp tekrar tekrar izliyorum
Şimdi kimsenin gitmediği
Bir sahile yelken açsam
Ayaklarım kendinden bıkmış
Her yanım yıkık dökük
Kalabalık şehirler gibi
Sokaklarım karanlığa bakıyor
Güneşin yüzünü kapatarak
Kadrajima biraz deniz düşüyor
İçinde benden çok var
Bakıyorum usulca
Cenk ediyor kendince
Gidip geliyor dalgalar
Kaybolup gidiyorum öylece
Var mıydım yok muydum
Belirsizliğin dibi
Şimdi kim kalkıp gidecek
Beni bu uca gömseler
Biraz da şiir
Biraz da türkü olsun
Gerisi balıklara verin
30 Mart 2025 Pazar
...
Anlatırlardı
Eski zaman hikâyecileri
Ehline denk gelmemiş gönül
Anlamazmış,
Ruhtan sızan ışığın yansımasını
Var gidin söyleyin !!!
Delidir divane gönlüm şimdi
Göz suretini aşikâr eyledi
Yâr'ın sözü eşliğinde
Meclisler kurun
Dâr-a çıkacak ruhum
Ey yar sözünü getir
Geceye salıncak yap
İçinde dans edecek ayaklarım
Çağırın şimdi ferman yazıcılarını
Beyitler yazacağım
Yâr'ın sesine
O ses ki
Ruhumu dolunaya çıkarıp
Bağdaş kurdurdu
Cura eşliğinde
Semah dönüyor
Ruhunu kaybetmişlerle
Ey yâr!!!
Gel otur yamacıma
Başım omzunda
Ebedi istirahate çekilsin
30 Ocak 2025 Perşembe
ÖNEMLİ DEĞİL!!!!!
Varsın bir kaç kelime
Eksik olsun lugatında
Geçen salı yağmur yağmıştı
Sonrasında sel aldı sokakları
Unutuldu gecesi olmadan
Önemli değil
Oturdun saatlerce yazı yazdın
Ellerine bakınca
Eskici geldi aklına
Camı pencereyi yerle bir ettin
Soğumadı acıların
Boş ver
Sarıl usulca yalnızlığa
Uyu sabah olsun
Güneş bir doğsun
Yüzünde kocaman bir gülümseme
Gir mutfağa çay koy
Hamur yoğur
Sıcak bazlama yap
Koy bütün kahvaltılıkları masaya
Otur ye
Açken zaman geçmiyor çünkü
Önemli değil
Karış günün arasına
Tak ikinci suretini
Gezinti yap
Kaybolmuşların ülkesinde
Sonra otur bir ağacın gölgesine
Kapat gözlerini
Aç müziğini dinlendir bütün hücrelerini
30 Kasım 2024 Cumartesi
Şeytan Çok Üzülür mü
Dolunayın geceye hüküm sürdüğü ,
Bu gecede !
Eğri büğrü içimde ki her zere
Dışarda hafif bir rüzgar
Ve cırcır böceklerin sesi
Elimde yıllanmış bir kadeh " Rose"
Bütün benliğe içiyorum
Kaç kadeh kalkar
Soytarı olmuş insanlara
Karşımda oturmuş boş duvara
Nerde yanlış yaptım diyorum
Sesim bana geri geliyor
Cevapsız şekilde
Şimdi ben nasıl çiçek açacam diyorum
Ve bir kadeh daha kalkıyor
Bütün şuursuzlara
Sabah olur mu
Ya da bu gece bizde yok olur muyuz
Kimbilir .....
Sezen "geri dön" diyor
Ya ben ne diyeyim
Cehennemin dibine gitmişken kal desem
Şeytan çok üzülür mü
Yoksa onunla oturup
Dünü yalanlayip
Bugünü ateşe atıp
Üstüne tütün mu yakar
30 Ekim 2024 Çarşamba
RUH....
Hasat ediliyor bütün duygularım
Ölülerin dönüşünü beklemeden
Bağırıyorum sesim sesime çarpıyor
Azalarak ...
Kendi içimde sonsuzluğu
Resmediyorum ...
Çağır kırlangıç kuşlarını
İçimi alıp götürsün
Ebedî karanlığından kaçırarak
Mayısın ortasına bırakın
Çocuklar için ...
Üstüne salıncaklar kurun
Ah sen içimin acı karanlığını
Çık artık kafesinden
Özgür bırak ruhumu
Güz mevsimi gelmiş
Mum yak Tanrıya
Sonsuzluğun içinden
Ey gitmiş olanlar
Gelin bakın
Binlerce çürümüş ruhun içinde
Cansız bir müzik tınısı çalıyor
Gök kubbenin altında
Giden her ruh için
Bir çıra yak
Gün batımında
30 Eylül 2024 Pazartesi
...
Nokta ile virgül arasına
Sıkıştırılmış son satırda
Rastladım gülüşüne ,
Biri gülüşe kadeh kaldırırken
Biri de uzakları,
Gülüşüne kadeh yapıyordu
Söyle kadın sen hangi coğrafyaya aitsin
Ben seni hangi dilde özlemiş olayım
Zamanı yok ederek
Kadın...
Şimdi adının geçtiği bir sokaktan geçtim
Her ev sen oldu
Ben o kapıları tek tek çaldım
Seni sordum
Biri geçen ölümle yer değistirdi dedi
Diğeri Zagrosa çıkıp bulutları tuttu dedi
Sonraki deliler evinde gitar çalıyor dedi
Söyle kadın
Hangi evin penceresinden içeri giriyor
Gülüşün şimdi
Gözlerin gözlerimde dururken
Öylece sussam
Kelimeler içinde
Sonra ellerine bulaşsam
Saçlarında yok olurken
Nerde şimdi sesin ,
Hangi türküyü
Seslendiriyor günün sonuna
İçinde kim var
Yoksa arada şiirlere uğrayıp
Kendini mi öldürüyorsun
Son satırda
Söyle şimdi
Neredesin
Hangi zamana bağlandın
Gülüşünü terk ederek
...
30 Ağustos 2024 Cuma
SAAT KAÇ...
Ellerinde dünden kalan
Boyacı kırıntıları
Bugünü resmediyor
Matlaşmış anıların üzerine
Saat kaç
Bu kaçıncı bölüm
Hayatın..
Bütün şiirler harfleriyle
Yaşandı bitti mi
Hey sen !!!
Kaçak oyuncu değişikliği yapma
Boya bütün evreni yeşille
Çalma renklerin çümbüşünü
Gözlerimiz şölene eşlik etsin
Saat kaç
Bilen var mı?
Geçip giden ömrün hangi sayfasındandı
Dünden evvelki gün
Noktayı unutmuştum ben çünkü
Hazırlan gidiyoruz
Rüzgâra salıncak kurmaya
Al yanına üç beş gün arası
Biraz da demlenmiş çay
Bir kaç sözcük ,
Ordan buradan anı
Konuşalım gün batımına kadar
Rüzgarla dans ederek
Saat kaç bilen var mı ?
Git bütün ışıkları yak
Gecenin yarısı bitti
Şimdi sabahı bekleyeceğiz
Un ufak olmuş ışığın altında
Yoklama yaparken
Kim gitti
Kim kaldı
Sayıları toplayıp üç noktaya pay edeceğiz
Saat kaç bilen var mı
30 Temmuz 2024 Salı
EZ NİZANIM
Bak düşler
Kül olup uçtular
Sabah olunca
Düşüncelerimin içinden
Oysaki dutlar olunca
Anılar düşlerin içinde
Cenk eyleyecekti
Sensiz günler ,
Kapı çalmayı bırakıp
Dut ağacına çıkıyorlar
Pencereden göz kırpmak için
Bense yine aynı kelimelere
Saklanıp içimi dövüyorum
Rüzgârın sesin de
Neden neden acele etin böyle
Düşümde de sormuştum
Neden gitmek için acele ettiğini
Bana sarılıp kürtçe
Ez nizanım dedin
Ben de bilmiyorum ki
Nasıl bir kader tayin etmiş Hak bize
İsyan etsem kulsun diyor
Bağırsam dilim damağım kuruyor
Kuş olup uçmak istiyorum
Ama ayaklarım yolunu kaybetmiş gibi
Yanlış ayakkabılar deniyor şuursuzca
Ağlasam sulanıyor anılarım
Gülsem acı çekiyor
Gidip yüzümü sürsem Halil Dedeye
Bu nasıl bir yaradır böyle
Çok özledim desem
Düşüme tekrar yollar mı
Annemi
30 Haziran 2024 Pazar
ANNEM BENi DOĞURMAYI UNUTSUN
Hüzün mevsimden uzak
Kentin en ücra köşesinde
Annem beni
Doğurmayı unutsun
Şubat'ın sonuna doğru
Annen seni
Eylül'ün başların da
Güneşin batışına karşı
Yeniden doğursun
Sen sonbahar yapraklarının
Yerle buluştuğu topraklarda
Güneşin ilk ışıklarında
Gelmek için Annene seslen
Ve gözlerini gözlerimde aç
Sonra da unut
Aylar geçsin
Yıllar geçsin
Ayrı kentlerde
Yaşamanın sırrına karış
Sonra sonra da
Gel bul beni
Sesini duyur yüreğimin içine
Ben geldim
Ben geldim de
Annem beni doğurmayı unutmuşken
Sesin yüreğimde cana geldi de
Çıkar içinde ki
Bütün çıkmaz sokakları
El elle dolaşalım yol boyunca
Sen kendini anlat
Ben seni yaşayayım
Yeşil ışıklarının kırmızıya boyanmış halinde
Sonra ellerin
Sussun avuç içimde
Ben dile geleyim
Saçların uçlarında
Beni yaşa bütün çıkmaz sokaklarda
Kokum üzerine sinsin
Sen kokuma karış
Ben seni var edeyim bütün hücrelerimde
Bundan yıllar yıllar önce
Sen ben idim
Ben sen iken
Aynı şehirde doğduk
Ben şiir yazan kadın
Sen şiire kıta olan adam
Tanıştık sonra
Sonra ne oldu hatırımda yok
Ya sen gittin sesimde
Ya da ben gittim nefesinde
Şimdi Annem beni doğurdu
Annen seni yaşattı rahminde
Ve biz yanlış zamanda
Hikayeler yazdık
Masalları yok sayarak
Sonra...
Sen Adıyaman doğumlu ol
Ben de Acıyamanlı
Aynı şehrin içinde
Birbirimize hasret kalalım
Son yaşamın içinde
Diyor ya
Giden gitmeyi unutmuşken
Ben kaldığım yerden
Çıkmış dolunay eşliğinde
Yabancı bir şehirde
Tek kişilik bir odada
Sana hasret mısraları
Gökyüzüne doğru savurayım
Son nefesimi verirken
Annen seni doğurmuş olsun
Annem!!!! beni doğurmayı unutmuşken
...
30 Mayıs 2024 Perşembe
DÜŞLER
Düşlerin ortasında sen!
Sen,sehpanın üstünde
Üstünde dünden kalma kokun
Kokun, sinmiş bütün odalara
Odalarda kayıp hisler
Hisler,karanlık aynalarda
Aynalar, kafamın içinde
İçinde sen olan hatıralar
Beni düş kırıklığına uğrattıyor
Düşler,
Odamın kapısında
Kapı aralıklı bir ışıkta
Işık zora ki bir yansıması
Yansıma suretini
Suretin odayı kaplıyor
Kaplamış her zerren
Kafamın en ücra köşesinde
Seni sorguluyor?
Düşler
Omuz silkelemesin de
Yandan bir gülüş
Gülüş önceden işlenmiş
Bir şiir kıtasına
Kıta yarım asırlık bir ömrü
Ömür gitmiş bir sevgiliye
Sevgili ölmüş bir ruhta
Ruh ölmüş bir bedende
Kendini istila ediyor
Düşler
Dilimin ucunda
Ucunda ölümün soğuk nefesi
Nefesi tenimin içinde
İçinde yarım kalmış devrik cümleler
Cümleler red ediyor aşkı
Aşk sevgilinin adında
Adı gözlerimin içinde
İçinde sevgili yok
...
30 Nisan 2024 Salı
ŞEKERSİZ ÇAYLAR
Boşalmış bardaklar birikti
Gün arasını beklerken
Dışarda esen rüzgâr
İçeriyi deliyor
Umutsuzca
Bir yudum aldım
İçimde milyonlarca
Cam kırıkları
Sağa sola kayıp durdu
Bir yudum daha aldım
Kendimi eskimiş
Anıların içinde
Nisan'in son akşamını ararken buldum
Ne çok Nisan ayını kaybetmişim
Bütün mevsimlerden uzakta
Bir yudum daha
Bu şekersiz çaylar da
Geçmişi defter yapıyor
Günün enkazı altında
Kim Bilir ??
Kaç sayfa silinirken yazıldı
Gözlerden akan yaşlarda
Tut o son damlayı
Kendime kelepçe yapacam
Belki de taç yaparım
Siyahın içinde beyaza kaçan
Saçlarıma...
Son yudum
Tek bir dikişte
Ölümü tatlandırmış olarak
Son bulsun dudaklarımda
....
30 Mart 2024 Cumartesi
ANI ve DÜŞ
Seyyah olmuş biçare gibi
Seni arıyorum seni
Gözlerimden akan bir damla yaşta
Sır etmiştim en kuytu köşesine
Anılarını
Uyandım bir sabah vakti
Suretin misafir gelmişti düşüme
Gerçek bir gün anısı gibi
Dolaştık çarşı pazarı
Sen idin beni viran eden
Sen idin ölüme çiçek getiren
Birden yok oldun
Uyandım güneş baş ucuma gelmişti
Karanlığa rağmen
Sen düşümde kaldın
Ben hayatın içinde
Düşe daldım
Pazartesi sabahında
Çay koysam ...
Kaç bardak alır beni
Uzak uzak şehirlere yolcu eder
İçimde taşan bir zaman pusulası
Mum olup yakıyor
Özlemin bütün hislerini
Ah bu giden ömür
Hangi şairin elinde hiç oluyor
Yaz diyor
Aylardan Şubat'ın başını
Aynı günde tutuklu kaldı
Zamandan çalınmış
Bütün saatlerde
Anılar
Şimdi içim Adıyaman sokakları gibi
Yanlış müteahhitler elinde
Var ile yok arasında
İnce ince kıyımlar yapıyor
Enkaz olmuş binalarda
Gözlerini aç
Bak etrafına milyonlarca anı
Kol kola vermiş
Ağırlama oyunu oynuyor
Sessiz sedasız
Sar bir Aciyaman tütünü
Dumanında yok olsun
İçimizdeki bu yangın
28 Şubat 2024 Çarşamba
ÇIĞLIK
Bağırıyorum bağırıyorum
Gelin eritin içimdeki karanlığı
Çocuklar okula gidecek
Sokak lambası yapın
Çığlığım karışıyor
Sokaklarda yürürken
Geç kalınmış mutluluklara
Tökezleyip düşüyor
Kaldırımın kenarına
Yanmış belli ki canı
Feryat ediyor
Duyan yok
Sabah bir temizlikçi
Atıyor çöp kovasının içine
Çığlığım çığlığıma karışıp yok oluyor
Bağırıyorum bağırıyorum
Gelin kaldırın
Üstüme sinmiş bu toprağı
Ben yaşıyorum
Bakın kalbimin ritmine
Solucanlar dans ediyor
Üzerimde sürünerek
Duyan var mı
Ben yaşıyorum da
Çıkartın beni
Karanlığı sevemedim
Şu çalgı çengiyi yerime koyun
Beni de maviye atın
30 Ocak 2024 Salı
DEPREM GÜNLÜKLERİ
Çığlıklar çığlıklar
Büyüyor durmadan
Ben burdayım
Duyan var mı
Sesleri kesiyor sonra birileri
Batıda şiddetli çöl oldu diyor
Arabalar kum taneleri içinde
Kaybolmuş durum da
Çocuklar sokaklarda
Kumdan kaleler yapıyor
Yetişkinler evleri kuma satıyor
Sesimi duyan var mı
Ben Aciyaman 'dan
Işık henüz sıfır yaşındayım
Annemin içinden bağırıyorum
Duyan var mı bizi
Denetim yapının yazılı olduğu
İlk kağıt parçasında
Kaldık ailemle
Şimdi biz yokuz
Ben bulut oldum
Yağdım görmediniz
Bir cızırtı da
Güneyden Sibirya soğukları
Evlere vurup
Camları kırdı
İnsanlar sokaklardan
Buzdan şaşırtıcı heykeller yapıyor
Çocuklar buzları kırıp
Üstünde kayak yapıyor
Gündüz vakti
Maraşta bir ses
Kardeşimi buldum
Gelin yardım edin
A bulduysanız kendi çabalarınızla kurtarın
Bizi X kişi için geldik
Çığlıklar çığlıklar büyüyor
İnsan yok oluyor
Yavaş yavaş evlerin içinde
Sesimi duyan var mıydı
Biz bile bile öldürüldük de
Yankılan bir ses
Kuzeyde alaca bulutlar
Evlerin tepesinden
İnsanlara mermi atıyor
Kimisi kovaları evlerin önüne koymuş
Kimisi de çatıya
Mermileri topluyorlar
Hatay'da çığlıklar
Sesimi duyan var mı
Ben ölmedim Anne
Ben ölmedim Baba
Küçüktüm yok oldum insanin içinde
Neredeyim belli değil
En son 6 Şubatta evdeydim
Şimdi dünyanın her hangi bir yerinde
Yabancı bir dildeyim
Beni ölü sanacaklar
6 Şubatta oysaki ben varım
Ama yokum anlamadım
Yaz gazeteci
Aylardan Şubat'ı
Günlerden Pazartesi'yi
Biz!!! ölüme terk edildik
Seslerimiz çıkarken
Ben yaşıyordum
Sesimi duyan var mıydı???
30 Aralık 2023 Cumartesi
...
Gel diyordu gel
Ayaz vurmuş
Gecenin dibine
Bizde dem vuralım
Saatlerin dibinde
Sen konuş
Ben dinleyici
Günler de dilsiz seyirci olsun
Gel diyordu gel
Soba kurulu
Bu köy evinde
Dışarda çakal sesleri
Yüreğimin perdesini titretiyor
Soğuk vurmuş gibi
Üşüyorum sobanın arkasında
Gözlerimin renginde
Gün batıyor bir biri ardına
Dışarının ayazzına
Gel diyordu gel
Ömür tükendi
Bu dönem kötü dönem
Gir içeri kapat bütün kapıları
Percereden sızan ışığın altında
Gün sayımı yapalım
Geriye ne kaldı ise
Bölüşüp pay edelim
Gönlümüz terazi iken
Gel diyordu gel
Canı cananım
Bize güneşli günler yasak
Sen dem doldur
Biz bize içelim
Sessiz sedasız
İçinin çukurunda
Ne göz görsün
Ne de kulak duysun
Gel gönül gel
Ömür dediğin kaç günlük ki
Ziyan ediyoruz
İçi geçmiş cümlelere
Dünden habersiz
Bugün de bitti
Yarına da saatler kalmış
Gönül gel
İnşa et geleceği
Uzun cümlelerin sonuna
...
30 Kasım 2023 Perşembe
GÖZYAŞLARIMIN UÇLARI
Dökülmüş gözyaşlarımın,
Uçları vardı
Toplardım uçlarından
Sokak lambasının ışığında
Asardım bir birinin ardına
Her sabah kalkar
Duymazdı yavaş yavaş
Ölmüş olduğumu
Giderdi bütün duyarsızlığıyla
Hayatın içine karışarak
Oysaki ufacık bir tebessüm
Karabulutları dağıtırdı
Biliyordu ama yapmıyordu
Evin içi toz pembe düşlerle
Oyunlar oynardı
Duvardaki saatin yanında
Şimdi bütün duvarlar ben olmuş
Ben duvar olmuşum
Kalmışım mutfak masasının sandalyesinde
Kim kaldıracak bulaşıkları
Evin hâli içimi geçmiş durumda
O kadar karışık ki
Bir ordu gelse
Ancak toparlanır bir ayda
Ne olmuştu böyle
Kendime bile yabancı olduğum
Bu evin içinde ...
Çiçeklerim çürümüş
Ben ölüm ile yaşam arasındaki döngüde
İki tek atıp
Sabahı gece ediyorum aylarca
Komşular gelip sormuyor artık
Usandılar her hâlde
Ölü bir ruhu diriltmek
İmkansız iken onlar ne yapsın
Kapıyı çalıp çalıp gittiler işte
Oysaki en son gece yaşıyordum
Annem sesleniyordu düş arasında
Kalk kapı çalıyor aç
Her zamanki kekinden yap
Bir de çay koy
Otur balkona
Güneşin çıkışını izle
Kapıdaki yabancı ile
Kalk diyordu kalk
Ama bende derman yoktu
Kapıdakinin de beklemeye niyeti yoktu
Ben iki saat sonra ancak vardım kapıya
O da gitmişti
Annem bak kimse yok
Ben yine uzanayım derinlere doğru
Odaya baktım bana ait değildi
Mutfağa baktım o da bana ait değildi
Ben mıydım yabancı olan
Yoksa gözümün gördüğü her şey mi
Yabancıydı
Kimdim ben
Ne işim vardı burada
Baktım baktım tanıdık bir şey var mı
Bir fotoğraf karesinde bana benzeyen suret
Ama ben değildim sanki
Ya da ben mıydım
Karışık bir ruh hâli işte
Aynaya baktım
Kendine yabancı olur mu insan...
Neden kendime bu kadar yabancı oldum
Kim ruhumu eritip yok etti
Gözyaşlarımı düşünmeden
Oysaki gözyaşlarımın uçları vardı
Şimdi hepsi hiç olmuş
Bu evin her yerinde
Sağır olmuş bütün evlerde
Gecenin gözyaşları
Kimsesiz kalırdı
Pencerenin örtüsü altında
30 Ekim 2023 Pazartesi
RUHUN ÖLÜM HİKAYESİ
Ölümün karanlığına
İki ruh düştü gökten
Biri kana susadı
Biri aşka
Ey gecenin göçmenleri
Toplanın ışığın yansımasına
Ruhların düştüğü yerden
Odunları toplayıp yakalım
Onlar için de şarap doldur
İçelim bu gecenin aşkına
Sen ey kana susamış ruh
Gel otur yanıma
Ben bu gecenin ölü kişisiyim
Bana diğer taraftan
Cümleler kur
Kanı bozuk kişilere idam mi var
Yoksa başını kesip
İbret için yıldızlara mi asıyorsunuz
Söyle diğer tarafın cümlelerinde
Hecesi yasak olanlar
Ebediyete intikal mi ediyor
Doldur ey taş yürekli gardiyan
Ölüler ülkesinde
Hesap verecek kişiler var
Anlat ruhu olmayanları
Kızıl ateşte yakıp
Kızıl saçlı kızların
Yurduna sürgün ediyorlarmış doğru mu
Şimdi söyle ya ben ya ben
Hangi ruhsuz diyarın
Güneşine bekçi olacam şimdi
Bu kader olmamış deyip
Tanrıya dua etsem
Beni de sürer mi sürgüne
Sen ey vicdansız gardiyan
Doldur kadehleri
Çağır aşka düşmüş ruhu da
Gelip cenaze kaldırsın
Niçin gezsin aşık aşık
Veysel demiyor muydu
Ben de ki bu aşk olmasaydı
Güzelliğin on para etmez diye
Git aşkı Mem' den dinle
Benden de oku işte
Ey gecenin hilesini bilen kişi
Var git
Ölüme yedek çıkmış
Biri çalıyor
Bir de yazıyor de
Yazan suskun olmuş gecenin hecesini,
Avuç içine işlemiş isim diye
Görmeyen de
Kendini hükümdar ilan etmiş
Mutsuzluk evine
Ne meret gece ya
Yıldızlar da hiç yok
Şimdi kim bu karanlığı aydınlatacak
Gardiyan ışıkları açar mısın
Doldur kadehleri
Şimdi çekil buradan
Sana göre değil bu meclis
Sen git hücrenin içine
Kapıyı kapat üstüne
Mutsuzluğunda debelen dur
Bergen geldi aklıma
Sen tanrısın, affedersin
Bağışlarsın, kulum dersi
Ben affetmem asla
Sen gözleri güzel
Ben gözlerinde mühür üretici
Yasaklandık her şeye
Şimdi ölü ruhlarla
İki hanek edip
Geceye içiyoruz sayende
30 Eylül 2023 Cumartesi
KIRMIZILI KADIN
Ölecem bugün ben
İkindi kahvesini tam içmeden
Yarım kalmış bir ömrü
Bohça yapıp
Sandığa gömünce belki
Oysaki denk gelinmiş
Bir romanı yazıyordu
Öğlen, olmuş günün kucağında
Kahramanlar, iyiden iyiye belirmişti
Kimisi Annemin anlattığıydı
Kimisini de uydurmuş düşler divanesinin
Masallarıydı
Yazı olup,
Boş sayfaları süslediler hep birlikte
Denk geliriz diye
Ummannı iki gün gezmiş
Son gün de dakikalık yürüyüşte
Yıldızları koparmış dalından
Hiç ediyordu kendine
Denk gelmek istiyorum seninle dedi
Güneşin küskün olduğu bir sabahta
Biraz anı ile birlikte
Günün ölüsünü gözlerine
Hapsedip öyle gitmek istiyorum
Ölüler şehrine diyordu
Nefessiz kalmış kelimelerinin
İçini doldururken
Öyle bir durum ki
Söz var cismi yok
Cismi var-iken
Adı suç duyurusunda
Üç harfli bir sözcük
Herkesin cenazesini yıkayarak
Zaman geçiyor
Hayatın rolünü çalarak
Ölecem bugün ben
Tamamlanmış şiirlerin
İşlediği cinayetin tanığı olarak
İlk mahkeme de
Müebbet ...
Zindanda,karanlığı rehin alarak
Sustugu her şeyi
Öyle bir anlat ki
Tarih boyunca...
İnsan insan içine çıkarken
Elinde günlük vicdan azabı
Unutulmuş resimler yükleniyordu
Kahvenin son yudumunda
Anılar, gezerken dur dedi
İşte o anın içinde ben öldüm
Şimdi ölmüş ben
Çıkıp hesap soruyor
Ömür dediğim her şeye
Bugün ölecem ben oysaki
Denk geldi kuşlar
Konsunlar cenazeme
İnsan kaldırmasın
Söyleyin de kuşlar kaldırsın bende ki beni
Kırmızı bir elbise
Saçları siyah mı siyah
Gözleri karışık yağmur renkli
Öylece uzandı kanepeye
Son dedi bu son
Sonsuzluğun tadı diline yapmıştı artık
Dönüş yoktu
Ölüme terk edilmiş elleri
Son satıra dokundu
Belki de
Başka bir tarihte
Başka bir surette
Niye aynı ruh
Ve belki daha cesurca
Yazar her şeyi
Yeniden varoluş başlangıcında
Kırmızılı kadının bedenine
Yeni günü, seferber eder
30 Ağustos 2023 Çarşamba
MEVZU SEV-MEK
Mevzu ne biliyor musun
Kışın yağan karın
Yaz olup yağması aslında
Nasıl mı
Yüreği toz iken
Bir damla su da
Çamur olup
Üstüne gelmesini bilir misin
Şimdi bir mesele anlatayım
Gün çıkmış yolla
Yolda bir kadına rastlamış
Kadın hem gidiyor
Hem de oynuyormuş
Merak etmiş gün
Neden böyle bu kadın diye
Önce tereddüt etmiş
Sonra sormuş neden oynuyorsun
Bakmış öylece kadın
Dinlemeye yeter mi ömür dediğin
Şimdi sabah vakti
Gece olmaya daha var
Seni dinlemek isterim
Duymaya ömür yeter mi peki
Zaman tüneli başlıyor
Saatler yirmi dört diyor
Sen anlat ömrün yetmediği yerden
Yol olur dinlerim yine seni
Sevmek tek kelime iki heceden gelir
Sev ağırlığı demirleri aşar
Ama insan yüreğinde tüy olup gider
Sev cismi ile değil
Sözü cisme gelip aşar seni
Sen göz olur görürsün
Dil olur duyarsın kimi vakit
Sev seni alıp uçuruma getirir
Ne duyar kulakların
Ne hisseder tenin
Bırakır aşağı seni
Sen artık sevin ölüsüsun
Ne kuşlar konar üstüne
Ne de ten olursun geri
Anlamadın değil mi
Mek tek başına sıradan bir hece
Anlamı yok
Tek başına
Ama ne zaman sev ile birleşti
İnsanı hiç etti
Gene mi olmadı
Sen günsun değil mi
Yaşanıp biten zaman kavramı
Değişmesin saatlerin aynı
Gece olursun gündüz olursun
O kadar değil mi
Sevmek tek kelime
İnsanı alaşağı ediyor işte
Hücrelerini alıp seni parçalıyor
Yetmez gibi
Aklını alıp seni divana ediyor
O da yetmiyor
Seni yolda yürürken oynatıyor
Şimdi anladın mı
Yoksa hikayeyi
Eline bir bardak zehir alıp
Pencerenin önünde
Karanlığın içinde
Günün sabah olmasını bekleyen
Hiç olmuş erkek mi anlatsın
İkna olmadıysan
Sen "gün" neden
Zamanı kovalıyorsun
Sabah için peki
Bana sorarken kendini mi
Bulmak istedin bende
Yoksa kederini saatler alsın diye
Yoldaş mi aradın kendine
Bak gün sende sevmek hastalığı var
İyi ki var ama değil mi
Sevmeyi bilmiyorsa
Ömür yaşanmış olmuyor ki
Zor olan ise
Sevmeyi bilmeyene gönül vermek
İşte ben o yüzden oynuyorum dedi
Kadın...
31 Temmuz 2023 Pazartesi
YAŞAMIN BAHANELER
Yaşanmamış bahaneler üretme
Bugün varken yaşanmış
Gerçek bir hikayenin adı
Asıl olan yaşam
Gidip gelmiş baharları
İçinde ezilmiş sevinçleri
Yaşamın çarkına takılmış
Yaşanmamış gün doğumlarını
Kur bütün cümlelerin sonuna
Varsın denilsin
Bugün varken yaşadık
Dünün özleminden
Elbette birgün yarın,
Gelir alır mevzuatını masadan
Sen kısa hikayeleri ekle
Belki ölüler kalkar yeniden
Rüzgâr olup eser üstümüze
Sen o zamanı bekle
Hazırla semaveri
Bir ağacın gölgesine
Üç bardak biraz da şeker
Biraz şiir
Belki ölüler duyar diye
Bir kaç türkü sözü
Cisme gelsin gölde
Yaşanmamış bahaneler arama
Esince bir zılgıt sesi
Duy uzaktan dahi olsa da
Hüzünlü vedaları
Keşke diyor ya
Zalım kişi
Duyda inanma
Bugün olsa da
Aynı hikâyeyi yazardı dili ile
Ne güneşi dinler
Ne de yıldızların altında
Gün, olup yaşanmış zamanı
Kuşlar uçmayı unutmamışken
Salın dur bahçe duvarından
Sesini duyayım çok uzaktan
Belki bir yol kenarında oturur
Dinlerim sesinin gelişini
Belki de sağır olmuş hücrelerim
Divan kurar sokak ortasında
Beni dar-a kaldırırlar ama
İnfazım çıkmaz
Kimbilir belki
Sesinde can bulurum yeniden
Kulak ver
Yerin üstündeki ölü bedenlere
Nedenlere takılıp kalmış hikayeleri
Yönetmen tarafından ipotekli
Sen nasılsın diye bir cümle ile konuş
Ben icatlar bulur
Sesini göğe kurar
Nemrut'un güneşinde
Yaslanırım sesinin teline
Yasaklara inat
Bahane bahane iken
Kur masayı da
Bu gece uzun sürecek
Sen doldur dolu'yu
Kendini bilmez bir ayarsızın dilinde
Bu hikaye hiç oldu
Tanrılar unuttu zaten
Uzağı yakın etmeyi
Şamanlar tütsüler yaksın
Belki kalkar lanetli kehanet
Belki de kalkmaz
Biz de cerok olur
Gezer dururuz bütün dillerde
30 Haziran 2023 Cuma
Annem,
İçinde bulunduğun,
Bütün zamanları kırıp kırıp
Astım baş ucuma
Gün geçtikçe
Boşluklar oluyor
Yüreğimin içinden
Kaç artçı deprem oldu
İçimde
Sayısı yok
Bekliyorum hergün
Geleceksin diye
Ama o kapı bir türlü
Sen diye çalmıyor
Gecenin imanı yok
Gündüzün vicdani kayıp
Kaç asır geçecek üstümden
Bilmiyorum
Ama ben gittiğin tarihte kaldım
Anne!!!
Hiç bir teselli söz
Dikiş tutmuyor
Gidenler gitmiş
Kalanlar ölü işte
Kayıp olan evler de
Annem!!!
Günlerin içinden
Yokluğun yoklarken içimi
Ben nasıl alışacam gidişine
Şimdi
Ey giden zamanlar
Dur nefes al ömrümden
Ben Annemi özledim
Sesini kaydet içime
30 Mayıs 2023 Salı
HATIRLA BENİ
Bir göğün sonsuz boşluğuydu
İçime aldığım
Tanrım diyordum durmadan
Hatırla beni hatırla
Unutulmuştuk oysaki
Yağmurun sesine
Ağacın gölgesinde
Daldan düşen yapraklara takıldı gözlerim
Dalıp gittim peşi sıra
Uçup gitti yönünü bulmuş gibi
Ben nerdeydim peki
Hangi gün var etmişti beni
Yasaklanmış haldeyken
Gidip geldim
İki dünya arasında
Birinde var oluyordum
Diğerinde hiç oluyordum
Sahi ben kimdim
Tanrım diyordum durmadan
Hatırla beni hatırla
Yok olmuş evlerin içinden
Sokaklar sıtma tutmuş gibi
Örtü yok mu
Üstlerini örtmek için
Mavi gök karanlığını örtmüş
Güneş doğmayı unutmuş sokaklara
Sesimi duyan var mıydı
Yoksa...
Kendi sesime mi boğuldum günlerce
Sokaklarda
Bir göğün sonsuzluğu
Gelip oturdu boğazıma
Kalk ayağına bu şehiri bağla
Uçurumlardan uçur
Boşalt bir dağın eteğine
Seslen yağmura
Duysun rüzgâr
Tanrıya söyle
Unutuldu bu şehir
30 Nisan 2023 Pazar
DEPREM GÜNLÜĞÜ
Saniyeler sürmeden
Gece uyandırdı uykuların en güzelini
Çığlıklar karanlığı boğdu önce
Sonra yağmur durmadı
Sokaklar soğuk
Caddeler boydan boya
İnsan seli
Gidenler olmuş habersizce
Telefonların sesi kesilmiş
Aramalar faydasız
Ne açan var
Ne de arayan
Durmadı yağmur
Soğuk ayakların içinden geçti
Yollar of yollar
Çaresizliğin portresini çizdiler
Kimsesiz şehirlerin sokaklarına
Zaman sallandı
Bir o yana bir bu yana
Bitmedi insanın çilesi
Sokaklar haykırış ta
Ama ne gelen var
Ne de ses
Gelmişler yol boyunca
Bırakmadılar tuttular yolların başını
Ben donarak öldüm
Sen bağırarak
O yalnızlıktan öldü
Sahi neredeydi devlet o sırada
Şehirlere çıkarma mi yapıyordu
Yoksa seferberlik mi ilan etti
Ben bile bile ölürken
Ölüm kucakladı beni birinci, ikinci
Üçüncü, dörttüncü gün
Sonra beşinci gün
Sonra altıncı gün
Sonra devam etti ölmelerim
Sesim vardı ama kurtarılmadım
Sahi ben ölürken
Ne iş yapıyordu devlet
Yollara kireç mi döküyordu
Yoksa düz yollara helikopterler mi indirdi
Ben ölümün soğuk kollarında
Can verirken
Ben nasıl ölmüştüm hatırlamıyorum
Çalınmış malzemelerin altında mı
Demirin olmadığı binaların boşluğunda mı
Hangi unutulmuş vicdan da öldürüldük biz
Cılız bir sesim vardı devlet yoktu
Geldiler ben yoktum artık
İki yabancı olduk
Devletle biz
O resmiyete vardı
Ben artık resmiyete bir ölü
Unutulmuştuk haritada var iken
Yağmur yağsa ben ıslanırım
O komşunun çadırını üzerine çeker
Karanlığı kendisine sokak edinerek
Beni görmezden geldi
Sahi neden gelmedi Afad!!!
Oysaki yolların hâli iyiydi
Hava soğuktu
Güneş küsmüş tü
Ama helikopterler inebilirdi
Şehirlerin içine
Vardılar mi gelmediler mi
Yoksa yoktular mi
Bağıra çağıra öldürüldük
Un ufak olmuş evlerin içinde
30 Mart 2023 Perşembe
ADIYAMAN
Bahar ne güzel yakışıyordu
Memleketime
Tablolar kıskanırdı
Kır çiçekleri açınca
Oysaki !
Katlimize ferman yazıldı
Sabahı beklemeden
Kimin kirli elleri izin verdi
O binaların inşaatına
Kim onayladı
Kim çizdi
Kim yaptı
Bize mezar olan evlerin projesini
Ah memleketim çiçek mevsiminde
Anıları kamyonların kasasında
Gidip döküyorlar çöp gibi
Bakmaya yürek dayanmaz
Yazmaya kelimeler yetmez
Kaç kamyon oldu memleketim
Duyan bilen var mı
Ne çok yakışırdı bahar
Sokaklar tanıdık telaşı
Evler gündelik yaşamda
Hep bir misafir uğurlaması evler
Adıyaman mevsimlerden kış
Günlerden hep Pazartesi olacak artık
Unuttuldu memleketimin her köşesi
Birinci gün biz geldik
İkinci gün sen geldin
Üçüncü gün o geldi
Dörttuncu gün afad geldiğinde
Herkes soğuğa yenik düşmüştü
Ne çok yakışırdı kalabalık sokaklarına
Giden geleni tanırdı
Gelen gidenleri yad ederdi
Şimdi bütün tanıdıklar yarım hikâyelerde
Gidenlerine ağıtlar yakıyor
Söyler misiniz
Memleketimi kaç kamyona sığdırdınız
Şehri Adıyaman sokakları hep tanıştı
Şimdi bütün caddeleri ölü kokuyor
Anılar enkaz olmuş
Yağmur sel olmuş
Rüzgâr resimleri savurmuş uzaklara
Adıyaman artık yabancı yüzlerin içinde
Kendi yalnızlığına börünmuş
Kefensiz toprağa verilenlere ağlıyor
Mevsim kış
Saat Dört on yedi geçiyor
Sabaha çok vakit kalmamış
Bir-anda ufalanmış duvarlar
Söndürdü bütün ocakları
Kime dokunsam
Ciğeri kefensiz mezarlığında
Gidenlerini yad ediyor
Yadıyaman yad değildi
Yad oldu herkese şimdi
25 Şubat 2023 Cumartesi
ANNEM
Tarih durdu
Saatler durdu
Gökyüzü karardı
Ve biz buza kestik
Sokaklarda
Adıyaman Yenimahalle
Sağlık ekmek arkası,
2690 nolu cadde
No 7 de
Çığlıklarımızı duydu yerin altındakiler
Üstündekiler duymadı çalıp çırptı
Biz çayır çayır yanarken
Var git ölüme söyle
Götürdüğün
Dört kızın,
İki erkeğin annesi
Yedi torununun nefesi
Bir eşin Goncagülüydü
Bizi kimsesiz bıraktı
Adıyaman ili
Annem!!!!
Sen nasıl yatarsın
O buza tutmuş toprakta
Kalk Anne kalk
Gidelim şu Aciyaman ilinden
Ne ayaklarım geliyor oraya
Ne de yüreğim
Ne olur kalk yüreğimin canı
Varıp gelemiyorum yanı başına
Kesilmiş ayaklarım
Turap olmaz toprağına
Ne olur kalk gidelim
Eşin,
Dört kızın, iki oğlun
Seni bekler Antep diyarında
Ah dilsizim dilsiz
Kaç uzun hafta oldu
Çığlığım hala içimde
Sokaklardaki çırpınışlarımızı
Gök gördü susmadı
Yer gördü duymadı
Duy sesimi duy!!!
Yaylakonak beldesi
Çağırın bütün bacılarını
Annem orda yatıyormuş
Söyleyin kaldırsınlar Annemi
Ben göremedim
Yüzümü süremedim son kez
Biçare olmuş sözlerim
Anlamını yitirmiş
Yüreğimin enkazına
Dışım eskimiş harabeler gibi
İçim anıların istilası
Alev alsa dünya içimde
Sesim çıkmaz artık
Eksikliğimin aması
Sağırları,âmaları topla
Adıyaman'ın ortasına
Benzin dök
Benide onlarla birlikte yak gitsin
Canım yanmaz artık
30 Ocak 2023 Pazartesi
KENDİNİ BUL
Şimdi git
Kendini sustur
Aynadaki yüzünde
Sonra çık balkona
Al eline çay
Bir de sigara
Kendini sakla
Sustuklarına
Zaman kaç-tı hatırlama
Evvel idi dünün hikâyesi
Şimdi bitti her şey
Git ....
Yürüşler yap
Aydınlığın karanlık sokaklarında
Otur bir bankın sol yanına
Gelip geçenlerin masalını
Ellerine yaz
Yüzleri olmayan milyonlarca gideni
Resmet yolların telaşlı trafiğine
Kapat gözlerini
Dinle!!
Giderken yarım kalmış
Gelirken tam olmamış masalları
Suç üstü yap
Tak sonsuzluğun kelepçesini
Sür duraksız duraklara
Kalk bin...
45 B nolu otobüse
Otur en arka koltuğa
Durakları ezberle bir bir
Hangi masalın sonu
Sözcüklerin tarihinden kaçıp
Saklanacak beş numaralı koltuğa
Bekle!!
Senin yarım masalın
Beşinci ayın beşinde
Beş numaralı koltukta son bulacak belki
Belki de yeni bir tarih yazılır
Kül olmuş zamanın içinden
Sen sustuklarını konuştur
Binip inen yolcuların ayaklarına
Zamanı gelince in durakta
Birkaç adım at...
Sonsuz zamanın alevi sarsın bedenini
Düşünmeden dal zamanın sorgusuna
Azat-et sustuklarını
Yeniden varoluşunu bul kendinde
30 Aralık 2022 Cuma
TAÇSIZ KRALİÇE
Bütün nedenleri
Yatak odasının dağınık ucuna
Bırakarak
Sevişmelerimi de alıp
Bavulun içine saklayarak,
Eskilerin yanına koydum
Şimdi ben eski ben değil
Yalnızlığın durumlarını
Gösteren bir kitapta
Kendimi okuyorum
Lambanın sönük ışığında
Ve ben gittim
Bin yıl yaşamış kendimi
Pencerenin dışına kapatıp
İçimin çölünde
Sonsuz savaşları var ediyorum
Ezberleri tek tek bozarak
Ah diyorum
Yazıklar olmuş bana
Kendi ordu mu
Kül ettim
Sözünde durmayan bir yalancı için
Sürekli sonbaharı düşünürken
Kendimi kara kışın içinde
Yalnızlığın yalancısıyla
Tavla turnuvası yaptım
Kim yendi bilinmiyor
Herkesin kaybı kendine
Ah taçsız kraliçem
Uyan sözcüklerin uykusundan
Tadını çıkar gidişlerinin
Kendi beni'ni al
Sen diye sustur sözcükleri
Yalnız duymuş olduğun
Duyduklarını unutur unutma
Her ölü cesete bir şiir
Belki bir de türkü
Kim bilir belki de
Yarım günün büyüsüne kapılıp
Kendi hikayesini asar duvara
Sen kurul tahtına
Sustur bütün sözcükleri,
Ayak dibinde
Oynat elinde zamanı
Gerisi hikaye zaten
....
30 Kasım 2022 Çarşamba
DÜN
Eski puslu bir vagonun içinde
Dünyaya getirdi
Saçlarını koparak
Sardı sarmaladı ...
Muştular yolladı
Gök tanrısına
Yıldızların şahitliğinde
Şimdi dün
Yarım kalmış bir şehirde
Kendini vazgeçilmez sanıyor
Günün büyüsüne kapılarak
Zaman geçiyor
Büyüyor hızlıca
Önyargıları içinden
Kendi var oluşunu okuyor
Vicdani eksik iskeletlerde
Zaman aktıkça
Saatlerin arasında
Umarsızca talan ediyor her şeyi
Şimdi öğleni geçtik
Birkaç saat sonra
Akşamı selamlayacak herkes
Vagonun puslu camlarından
Gecenin içinde doğmuştu
Ve yine,
Gecenin içine akıp gidecek
Hangi hikayenin sonuydu
Kaç baharın müjdeledi
Kaç günün ölüm haberiydi
Yaşanılanlar neydi
Kayıp kimlikler
Ölü birkaç ruh
Unutulmuş bir kaç resim gölgesi
Ve bıraktığı derin izler
Puslu bir vagonda
Bazen kadının saçında
Bazen de adamın avuçlarından
Geldi dünyaya
Kim yaşandı
Niçin yaşadı bilinmiyor
İnsanlık tarihinden
Meçhul bir cinayet daha kapandı
...
31 Ekim 2022 Pazartesi
GÖLGE
Bu bilinmez gecenin içinde
Bir sen içimde duruyorsun
Büsbütün
Bir de gözlerine eşlik eden ben
Takılıp gidiyoruz birlikte
Noktasız cümlelerin sonuna
Gece yine hüzün dolu
Ben içimde ki çığlıkları susturuyorum
Gitarımın bam teline
Sen mutsuzluğa resim arıyorsun
Karanlığın içinden ...
Karanlık oda
Pencerenin perdesini kaldırarak
Dilsiz şarkılar söylüyor
Geceye hüküm vererek
Gel diyor cama vuran rüzgar
Gel
Gel ki
Bedenimde ölen varlığın
Uyansın bu karanlık oda
Kafamın içinde
Bir sen duruyorsun
Büsbütün
Bir de başı boş acılar
Ölümün tarifini yazdırıyor
Karanlığı sıyırarak
Gel diyor cama vuran rüzgar
Gel !!
Gel ki
Kırgın olmasın saatler
Gözlerine
Sen!!
Sen unutma
Şimdi bütün kaybedişleri
Topla avuçlarına
Bekle
Bekle rüzgârı
Aç avuçlarını savur
Şehirlere karışıp yok olsun
Gel
Gel ki
Gönlümüzün yalnızlığında
Rüzgârı susturalım
Ateşin şarkısın da
...
30 Eylül 2022 Cuma
BİTTİ UYU
Ve birgün her şey bitecek
Herkes cenazesini eline alıp
Bir ağacın gölgesinde
Geçmişin izlerini toprağa çizecek
Bazen yaralı bir kuş
Bazen de ağzında ekmek taşıyan karınca
Gelip bakacak yaşıyor mu diye
Sonra var olmamış hikâyelerin kahramanı gibi
Sessizce güne karışacak
Ve bitecek her şey
Mavinin hüküm sürdüğü gökyüzünde
Ama,
Yüreğin yükünü hiçbir kelime afifletmiyecek
Ne rüzgar ne de yağmur,
Eşlik edecek
Herkes cenazesini eline alıp
Zamanı yaşayacak çoraklaşmış dillerde
Kurmaya korktuğu
Hayallere saklanmak isteyecek
Yeniden varoluşu bekleyerek
Bitecek her şey birgün
Soluksuz bir geceyi
Yüreğinin şiirinde susturduğu vakitte
Cümlelerin silüetinde
Güneşi bekleyecek
Elindeki cenazesini ile
Usulca fısıldayacak rüzgâr kulaklarına
Gelen zamanın hikayesini
Ayakları sürgünden kurtulmuş gibi
Koşarak adımlar atacak
Bir ,iki üç ve
Sonsuz gökyüzü altında
Hayatın sözleşmesini okuyup
Kabul edecek tek imza ile
Virgülle takılmayacak belkiler
Cümlenin içine saklanmış giz-den
İki üç kelime toparlanıp gelecek
Avuçlarının içine
Diline yapışmış acıyı haykıracak
Sessiz çığlığıklar eşliğinde
Bütün kâinatta
Kapat gözlerini
Zamanın içinde sonsuzluğa karış
Bitti her şey
Uyu ...
31 Ağustos 2022 Çarşamba
ÖLÜLERİN RUHU
Bilmem bu kaçıncı bölüm
Kaçıncı beyit dizimi
Kaç cümlenin
Mumun alevine
Tanıklık etmesi
Nasırlaşmış kaç yaranın
Zamana meydan okuması durmadan
Çağır ölüleri ormanın derinliğine
Yak kavim ateşini
Bu isyan böyle bitmez
Kül olsun ateşe
Rüzgârın fısıltılarıyla
Dağılsın bütün cihana
Günün ruhunu alıp
Kapatmışlar eskimiş sandıklara
Etrafını da cellatlar sarmış
Kaldırın bütün sabahları
Zamanın tanrıçasına inat
Uyandırın bin yıllık uykusundan
Ruhların habercisini,
Söyleyin odun taşısın
Karanlık ormandan
Ateş arşa yükselsin
Cesetlerin çürüdüğü evlerde
Hangi mevsimleri teğet geçti,
Zaman!!
Bir çöl ateşinde
Çağırın ulakları
Salın dört bir yana
Toplasın herkesi,
Ormanın derinliğine
Ateşin, şarkısı eşliğinde
Şiirler okuyup
Ölülerin ruhuna şarap kaldıralım
...
31 Temmuz 2022 Pazar
Arada çık gel
Bazen mavi ,bazen de kırmızı giy
Ellerine çiçekler al
Boynuna bir şal
Tik tak tik tak
Dursun zaman gelişlerine
Yol boyunca
Gözlerine güneş otursun
Bir çocuk gülümsemesi gibi
Essin ardından
Hırçın bir rüzgâr
Arada çık gel
Güneşi topla sol yanına
Otur bir bankta
Uzat ayaklarını
Dindir ruhundaki gelgitleri
Çevir yüzünü gökyüzüne
Dokunsun hava sesine
İçinden say ,yek,dû,se
Bir şiir oku
Bağırarak ...
Bir hayaldi zaman
Düşün gözlerime düşerken
Bir yağmur sabahında
Zaman kıyıp aldı seni benden
Duysun herkes içindeki şiiri
Arada çık gel işte
Tak takıştır
Kırmızı ruj sür
Aç saçlarını
Zaman karşısın içine
Sonra giy stilettoları
Tak tak tak
İnlesin sokaklar yürüyüşüne
Dans et dosyasına
Zaman dursun ayaklarında
Arada çık gel
Yağmuru bekle bazen
Balkona çık elinde bir çay
Kuşlara ekmek kırıntısı
Kedilere süt
Yüreğine bir solo hediye et
En son uğra yanıma
Otur konuş benimle
Saatlerce sürsün
Çiçeklerime su ver
Bir iki şarkı bırak yanıma
Kokunu bırak toprağıma sonra
Son bir dua et
Sil gözyaşlarını
Kalk git
Gülerken uğurlayayım seni
30 Haziran 2022 Perşembe
Maviye Düş Olan Kız Çocuklarına
Kaç zaman oldu
Sesimi yasaklı gecelere sakladım
Buz tutmuş düşlerim
Yalın ayaklarıyla
Düştü karanlığın gölgesine
Örtü yalnızlığın örtüsünü bedenime
İçim titreyerek uykuya daldım
Sokakların buz tutmuş kaldırımlarında
Düşlerimde annem
Beni yeni doğurmuş oluyor
Adımı bile iki gece bekleyip
Gün ışıkları ile kuruyorlar
Jin...
Ne demek şimdi Jin
Hangi dilde adım yazıldı
Ben hangi kimlikte var olacağım
Tarihim var olacak mı
Mavi göğün altında
Düşlerimi sessizce bulutlara haykıracak mıyım
Yoksa bir dağın eteğinde mı bulunacak
Yedi yaşım
Ah diyorum sesimi duyan yok
Kaç zaman oldu
Gözlerim uykuya hasret kaldı
Şu yüreğime değen kurşunlar mı
Bedenime dokunan kirli eller mi
Öldürdü beni...
Yeni yaşımı yaşamadan
Ah içim yanıyor içim
Gözlerimden kan damlıyor
Avaz avaz bağırıyorum durmadan
Sesime sağır kalıyor bu sokaklar
Beni kim öldürdü
Sekiz yaşımda şimdi
Daha çocuğum ben çocuk
Kimin kirli nefsine yenik düştü
On yaşım
Baba!! içim yanıyor içim
Gel sustur şu yüreğimi Anne
İçimde ki savaşa yenik düşecek
Sıfır yaşım
30 Mayıs 2022 Pazartesi
Ölü Bir Kadın
Ölü bir kadınım bu gece,
Ritim tutmaz bir günü
Akort ediyorum,
Pencereye yaslanmış gölgem de
Uzun cümleleri bıraktım
Camın boğulu yanına
Kısa cümlelerde kendimi arıyorum,
Işıksız bir oda da
Yalnızlığımı esir alarak...
Ölü bir kadınım bu gece,
Buz tutmuş içim,
Yüreğimi çürütüyor,
Karanlığı hiçe sayarak
Başım, pencere pervazında
Rüzgâr, saçlarımı okşuyor
Susarak İçimi ayıklıyorum
Gecenin gölgesine tıklayarak
Ölü bir kadınım bu gece
Anılar....
Ruhuma uzakların sesini üflüyor,
Mavi karanlığı içinden
Cesedimi parçalara ayırıyarak
Ah bende ki ismin
Soluksuz bırakıyor kelimeleri
Yıkıyor bendeki duvarları
Sonra sesime çarpıyor cesedim
Ölüyorum avuçlarıma bakarak
Karanlığın içinden
30 Nisan 2022 Cumartesi
TABLO
Sığınmışım
Bir şiirin son satırına
Senden kalan son bir teselliyi
Var ediyorum
Yürüyüp giden bu yolun çıkmazından
Gözlerin düşüyor aklıma
Terk edilmiş sokaklar gibi
Karmaşık
Esiri oluyorum orda gözlerine
Bir kanunu yazıyor sanki sesin
Gelecek nesillere aktarılması için
Sen mi esir oldun gözlerime
Yoksa ben mi sürgün yedim
Saçlarına...
Sesini bir tek o an duydum
Sonra hiç gelmedi sesin
Yankısı yok oluyor kulaklarım da
Gel susma konuş
Canlandır sesini bende
Üşüyorum bu şehrin virane sokaklarında
Rüzgar bir kırbaç gibi çarpıyor yüzüme
Yalnızlığımı
Ben hangi yılda yok oldum bütünüyle
Sen hangi vakitleri saçlarıma sürdün
Ah bu nasıl bir bekleyiş
Esir ediyor beni yalnızlığa
Ben hangi yolu yürüyecektim
Nereye gidecektim sahi
Bu kara boyanmış sokaklarda
Ayaklarım üşüyor ayaklarım
Ateş yaksam ısınır mı
Ya içimi kim ısıtacak
Söyler misin beni kim var etti
Bu eşsiz tabloda
Yalnızlığın gözlerine kim verdi adımı
Ah!!! içim yanıyor içim
Şimdi bu tablo yanar içimin duvarlarında
Ben şiir dedim
Sen beni tablonun orta yerine
Dilsiz bir ustanın esiri yaptın
Üşüyor ayaklarım üşüyor
Kur sobayı da yak bu tabloyu
Benimle kül olup yok olsun
Savur külleri sonra
Kar taneleri arasında kaybolup gittsin
25 Mart 2022 Cuma
TAN VAKTİ
Öyle uzak ki tan vakti
Perdeyi açıp
Gecenin çığlığını dinliyorum
Bir düşten uyanarak
Kimin gölgesi şu duvara yansıyan
Bir ölü gibi
Sessiz çığlıklar atıyor
Gecenin peşi sıra
Ah bu şehir
Hangi ölü ruhları saklıyor
Heybesinde,
Tan vaktinden önce
Kimsesizler mezarlığına defin için,
Bu kapalı perdeler, neler sakladı kimbilir
Hangi hikaye, yarım kaldı
Hangisi vuslata erdi...
Gecenin, gölgesi altında
Öyle uzak ki tan vakti
Sokakların sesi bastırıyor
Hayalleri...
Herkes birbirinin cesetleri üzerine basıyor
Ayakların altında alacaklı hikayeler
Zamana ruhunu üflüyor
Bir düşü canlandırmak için
Kapatsam perdeyi şimdi
Uyusam uyusam
Gece var eder mi beni sabaha yeniden
Öyle uzak ki tan vakti
....
27 Şubat 2022 Pazar
Seni...
Seni düşününce...
Karaya düşer düşlerim
Unuturum kendimi
Şimdi adını hangi şiire yazsam
Efkarın diner yüreğim de
Seni düşününce...
Adıyaman'ın yasaklanmış tütünü olurum
Güneşin hükmü altında
Emeği tarlaya dikerim bir bir
Ağacın gölgesini unuttuğu yerden
Seni düşününce...
Hasretin kendi yasasını kurar
Yakar yüreğimi sensizliğe
Hangi kader ustası gelir
Susturur gözlerimi gözlerine
Kadersel birliği yaparak
Seni düşününce...
Yola turap olurum
Apazize muştu olup
Güneşin doğduğu yerden
Rüzgârın gelişini beklerim
Dilsiz kelimeleri yurdundan ederek
Ağacın gölgesi altında
Ateşin yasasını kurar
Bütün ölü aşkları yad ederiz
Güneş çıkınından çıkıncaya kadar
Seni düşününce
Gecenin hükmü kalmıyor
Miladini tamamlıyor sesinde
Gözlerine inip yok oluyor
Suretini yüreğime nakşederek
21 Ocak 2022 Cuma
Ses Ver
En olunmadık anda gelip
Döndürme günün takvimini,
Kendi zamanının yörüngesine
Günün, meclisi toplanmış
İnzivaya çekilmiş gözlerinde
Beni yargılıyor yokluğun...
Bak!!
Sana anlatamadığım
Bütün geceler, ellerimde can veriyor
Rakının şahitliğinde,
Oturalım yan yana sessizce
Üç telli cura eşliğinde
Güneşin hikâyesini dinleyelim
Zamanın tanrısından
Gel ,demiyecem elbette
Ama gitmeleri bırak bir tarafa
Bir gecelik konak kur yüreğime
Sana bulanmış geceye karşı
Çay içelim birlikte...
Ölüm melekleri kapımızı çalmadan
Seni beklerim,
Üzerimde günün sisi
Hırpalanmış saniyeler
Un ufak ederken hücrelerimi yokluğun da
Seni unutmanın hançeri saplanıyor yüreğime
Bir yaprağa seni yüklüyorum
Okuduğum kitapların sayfaları arasına
Bir çiçeği kurutur gibi
Kurutuyorum yüreğimi sensizliğe
Bak çocukluğumuzu anlatılıyor
Meddahçılar...
Dilsiz kelimelerden
Bir ihtilâl görmüş
Bir de savaş
Ve milyonlarca ceset
Ruhsuz, insanların ellerinde
Can veriyor
Sen hâlâ ben diyorsun
Ölüm, bir soluk kadar yakınken
Sen de hiç olacaksın
Cümlenin bittiği yerde
Üç nokta kalacak geriye
Bilinmez soruların eşliğinde
Ses ver...
29 Aralık 2021 Çarşamba
29 Kasım 2021 Pazartesi
Öyle Senle Doluyum
Öyle sen doluyum ki
Ben sen olayım
Tepeden tırnağa sen!!!
Gölgene, asılıp kalayım
Geceyi sarhoş eden
Karanlığın içinde...
Bırak sende kaybolayım sende!!!
Kimse sürmesin izimi
Rüyaların dikenli tellerinde uyumadan
Ah bırak ruhunda can versin
Gözlerim...
Mahcup olmuş sözlerim,
Yaksın bedenini
Sonsuz alevi ile
Öyle doluyum ki seninle!!
Denizde dalgalarla,
Dağa taşa vurmak istiyorum ayaklarımı
Bedenimi yok sayarak
Öyle senle doluyum ki !!
Yeniden sen olarak dökülüyorum
Güneşin doğuşu altında
Sesine yaslanıp kalıyorum
Ruhumu zincirsiz bırakarak
Öyle doluyum ki seninle !!
Yağmurun peşinde koşarak
Sana geliyorum
Yağmurun damlaları eşliğinde
Yüreğimi, yüreğine koymak için
Öyle doluyum ki seninle !!
Ellerin ellerimde
Gözlerime şiirler yazıyor
Arzunun açtığı yerden
Öyle doluyum ki seninle
Yüreğini, yitirmiş bu zamandan
Korkuyorum !!
Günler, kirpiklerimin arasında kaybolup
Kalbimi takatsiz bırakıyor yüreğinde
21 Ekim 2021 Perşembe
DE İŞTE
De işte
Bak sabah oldu
Yine yoksun
Şimdi hangi kıyıda
Yüreğini çatlayacak kadar
Gözlerini susturuyorsun
Kalbinde ki yara için
De işte
Bugün de uyandım sessizliğe
Kıyamet koptu
İçimde ki yangınlarda
Ve ben yine ölmedim
De işte
Benim prangalar bırakmadı
Senin de gücün yok sevmeye
Bu saatten sonra
Gelsen bile
Çaresi yok bu aşkın
De işte
Zamansız bir sevda yağmuru altında
Yüreğim yüreğine aktı
Sana geç kalmışlığın-dan
Mezun olmadı gözlerim
De işte
Geceyi bekledim bu şehirde sensiz
Sabah olmasın diye
Güneşe beddualar ettim
Her gün sabah oldu
Ben sensizliğe her gün öldüm aynı saatte
De işte
Sevme başkasını
Seversen aynı yerden
Ölsem bile affetmem seni
De işte
Kal yanımda
Seni kendime saklayacam
Kimse bilmesin varlığını
Anlatırım belki bir gün seni
O güne kadar sus yüreğimde
De işte
Sensizliğe üşüyorum
Nefessiz kalıyor sesim
Çıkmaza çıkıyor içim durmadan
Yokluğun soğuk bir sabah gibi
Acıtıyor sol yanımı
De işte
Gel yüreğime oturmuş hasretini
Sustur teninde
26 Eylül 2021 Pazar
UNUTMA
Unutma....
Mesafeler koyup kaçan sen
Hep kaçak oynadın zaten
Gelmek için yağmuru bekledin
Geldiğin yolların izi silinsin diye
Sağa girdin bekledin
Solu unuttuğun geceler
Düş kurduğun vakit geldi aklına
Unutma...
Kırık dökük içim dedin durmadan
Ama yıkıp döktüğünü bildin her zaman
Şimdi mevsim bitecek
Yeni bir mevsim başlayacak
Yaprakları sarartıp döken
Arkasından onu da uğurlayacağız
Ama sen hep "ben" diyeceksin
Bir kuş uçacak gökyüzüne
Özgürlüğe doğru çırpacak kanatlarını
Ama enkaz bıraktığın ruh
Ne ölebilecek ne de gidebilecek
Uzak diyarlara
Unutma...
Bilinmez yollar da biter elbet
Bir gün Mansur Dar-ına durur
Helallik istersin
Gün tenine batınca
Evelli unutma
Gün tenine batınca
Dünü unutma
Senden bir "ben "alacaklıyım
Yansam da
Küllerimin toprağa düştüğü vakit
Hep yağmuru bekle
İçin yansın saatlerce
Unutma...
Sen geldin
Günü enkaz etmeye
Yerle yeksan etmeye
Geceyi yakmaya sonra
Ve gitmeye kaleşce
Unutma...
Yıldızlar söner gecede
Sen bende bitersin
Bir gün... elbette
Ölmüş olsan bir mezar taşın olur
Bir iki gelir biraz çiçek
Bir kaç eskimiş cümle koyardım baş ucuna
Bekler susar, susar beklerdim
Ve sonra kalkıp giderdim zamanın içine
Bir mezarın olurdu bu şehrin bir köşesinde
Ben de ölmüş olan sana gelirdim
Unutmak için
Ben de ölmüş olan sana gelirdim
Unutmak için defalarca
Unutma....
Sesin bile tesirini kaybetmiş bende
Titreyen ses tellerin yok artık içimde
Kendi cehenneminde gülüyorsun
Alev alev
Ruhunu öldürdüğün kadını bile bile
Unutma...
30 Ağustos 2021 Pazartesi
UYKU
Yanımda ütüsüz zaman,
Üstümde yıpranmış gökyüzü
İçim boş bir geceye uyuyor
Yazılmamış hikâyede
Bir yerlere gidiyorum
Uykunun kollarında şimdi
Uyansam gitmiş olacak belki
Ama gözlerim açılmıyor
Yüzümün gölgesi kırılıyor
Ürkütüyor içimdeki zamanı
Uyusam göçebe kuşlar uçsa içimde
Sessizce kalkıp ...
Cebimde taşıdığım anıları
Balkondan havaya bıraksam
Rüzgâr gelip alsa
Uzak bir şehrin gürültüsüne bıraksa
Ben gidip tekrar,
Kendimi uykunun kollarına bıraksam
Gecelerce....
Gündüzleri yok sayarak
Uyusam uyusam
Bir zaman sonra uyansam
Yağmurlar başlamış
Bir kaç yaprak inatla dalına tutunmuş
Kuşlar göç mevsimini yarılamış
Yeni bir gündüze uyansam
Uykunun kollarında
Zaman iyice mayalanmış olsun
Düşler ülkesinin arka sokaklarında
Dışarıda rutin işler temposu
Her yer aynı
Sen herkes gibi
Ben aynı değil
Uyku değiştirdi her şeyi
Yenilenmiş gündüze uyanıyorum
Yeni bir ben olarak
Düzen aynı
Hayat mecburi istikamette
İnsanlar aynı yalnızlığın içinde
Güneş vaktinde doğmuş
Öğlen sıcağında birkaç kuş gölge dallarda
Komşu kediyi kovalıyor her zaman ki gibi
Çocuklar sokak devriyesi'nde
Çığlıkları büyümüş iyiyice
Keşke zaman onların gülüşlerin de dursa
Gidip tekrar uyusam
Uyandığımda ..
Sonbahar gelmiş olsun
27 Temmuz 2021 Salı
KADIN ve MEVSİM
Sonbahar akşamı,
Karanlık izbe bir köşede
Bir kadın vardı kapı önünde
Gözlerinde yaralı bir gün taşıyordu
Eski bir anı sinmişti üstüne sanki
Yok oluyordu kendi içinde
Kadın, mevsimlerin içinde
Düş kadar derin bir karabasanda boğulurken
Kış koşarak geldi
Kırık dökük kadınların gülüşlerinde
Sonsuz bir zamana yazılmış gibiydi kadın,
Mevsimini yaşıyordu bir belki de
Kadını sonbahar akşamına gömdüler
Sessiz çığlıklar eşliğinde
Belki de zaman az'dı
Derin bir gülüşü eksilttiler gözlerinde
Ağıdın içinde cana geldi kadın
Bütün dinlerin ucuzluğunu yararak
Kadınlar, sonbahara benzerdi
Seslerine rüzgârın çını,
Saçlarına sonbahar dokunurdu
Ellerindeki zamanı durdururcasına
-
VURULUYORDU EN GÜZEL YAŞIM Vurulurum bir gece vakti Düşlerime değen bir kurşun ile Geceyi böler ansızın bir çığlık Zamanın savaşına yen...
-
TaNrI BeNi ÖlDüRmEyİ UnUtMuŞ Bütün ordularım Kibrin yüzünde Yolda telef oldu Şimdi her gece çıkıp Aynı yerden Cesetleri topluyoru...
-
Şeytan Çok Üzülür mü Dolunayın geceye hüküm sürdüğü , Bu gecede ! Eğri büğrü içimde ki her zere Dışarda hafif bir rüzgar Ve cırcır...